cennet

cennet
@CennetCann
Hayat kısa kitap okuyun... Kitap zekâyı kibarlaştırır... Kaderin kader olabilmesi için onun kader olmasını istememiz gerekir.
Neden, doktor, yaşadığımız çelişkileri ille de hep annemize babamıza, onların tutumlarına, karakterlerine bağlarsınız, hiç anlamam. Bu hataya ben de düştüm. Onları hayatın duvarlarına her çarpışımda, takıldığım her engelde suçladım. Böylesi kolayıma geliyordu çünkü... Doktor, biliyorsanız, bize hayatı öğretin. Hayattan kolaylıkla nasıl
Reklam
Unutma, insanlar açık ve net bir şekilde reddedilmektense yalan söylenmesini tercih ederler.
Epikharmos'un şu bilge sözlerini unutma: "Bilgeliğin kas ve kemiklerinde inanç ve güven aceleye gelmez."

Reader Follow Recommendations

See All
Gıybet'in Tarifi Gıybet, duyduğu zaman insanın hoşuna gitmeyen, gıyabında yapılan konuşmadır. Söylemiş olduğun şey, ister bedeninde, ister nesebinde, ister ahlakında, ister fiilinde, ister zihninde, ister bünyesinde olsun hiçbir fark yoktur. Hatta elbisesinde, evinde ve bineğinde bile hoşuna gitmeyen bir eksikliği belirtsen yine gıybet
Sayfa 157Kitabı okudu
Sen daima o içi dolu adamsın. Daima büyük bir alevle sarıldığını hissettiğin başın ancak toprağın altında soğuyacak ve ancak toprağın altında sen,bu en tatlı ve en korkunç mest edici ve haşlayıcı hararetten ayrılacaksın."
Reklam
Eğer insanları evlenmekte tereddüde sevk eden şey bedbaht olmak korkusu ise bende böyle şey yoktu; çünkü hiçbir hareketimin gayesinden tam bir saadet beklemiyordum. Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ızdırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felaketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkânsızdır. Çünkü ruhi varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve musavat insan çektiği ıztırap nispetinde zevk duyar. Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulur ise dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır. İhtiyaç ve ızdırapla muvaffakiyet ve saadet arasındaki bu açık riyazi tenasüp, bütün insanlar arasında tam ve ezeli bir birer müsavat temin etmiştir. Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır. Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır. Çok gülenin çok ağladığını söyleyen atalar sözü de bize heyecanlarımız arasındaki muvazeneden doğan bu büyük müsavatı bildiriyor. Bunun için muvakkat hazlar ve kederler istisna edilirse insanlar arasında devamlı bir saadet ve felaketten bahsedilmesini bile fazla bulanlardanım. Kararlarım üzerinde mesut olmak ümidi ve bedbaht olmak korkusu tesirini kaybetmişti.
Bu yaşıma kadar evlenmeyi daima tereddütle karşıladığım halde, günün birinde mutlaka evleneceğimi bana haber veren kuvvetli bir his taşıdığım için, zevcem olacak meçhul insan etrafinda, senelerden beri türlü hayaller kurmuş ve tahminler yapmıştım. "Kim bu kadın? derdim; elbette, şimdi, o da benim gibi yeryüzündedir, hatta fazla bir ihtimal ile Türkiye'dedir ve daha fazla bir ihtimal ile İstanbul'dadir. O da benimle bahtını ve hayatını birleştireceğini bilmeden, kendi kendine müstakbel zevcinin kim olabileceğini sorup duruyor. Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hadise ve ya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, "Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır, esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde, acaba, şimdi ne düşünüyor?"
Bence kitap demek bir defa okumak için yazılan şey değildir. Bazı tanıdıklarım haftada üç dört tane okuyorlar. Onlara hayret ediyorum. Kitap. Nasıl diyeyim... İçinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız, köşesini bucağını gayet iyi tanımalıyız, her noktasına hatıralarımız karışmalı. Değil mi? Bir musiki parçası gibi... Her vakit başka başka eserler okuyanlar, iki üç günde bir dostlarını, evlerini, vatanlarını değiştiren insanlara benzemezler mi? Belki bunun için her yerde pek çok kitap çıkıyor, fakat iyileri ne kadar az. - Evet, kitap okumak bir sanattır; belki de yazmak kadar güç bir sanat. Onun için muharrirler, yalnız muharrirlerin okuması için yazmalıdırlar. Kari ile muharrir arasındaki seviye aynı derecede olmazsa anlaşmanın imkânı kalır mı?
İnsanlar onları reddetmenden daha çok kibarca yalan söylemeni tercih ederler.
Reklam
Ağzınızdan çıkan her sözün doğru olması şarttır, ama her doğru şeyin söylenmesi şart değildir.
Bir kadın yalnızca tek bir sır tutabilir: Yaşının sırrını.
İnsan kendisine sorulan her soruyu cevaplayabiliyorsa, şüphesiz ki çok cahildir. Can sıkıcı biri olmanın sırrı...her şeyi anlatmaktır.
Gurur ve Önyargı'nın bir önemi varsa, Middlemarch'ın, Villette in, Ugultulu Tepeler'in bir önemi varsa, o zaman sadece folio'ları ve dalkavuklarıyla birlikte sayfiye evine kapanmış yalnız aristokratın değil genel olarak kadınların yazmaya başlaması, bir saatlik bir konuşmada kanıtlayabileceğimden çok daha önemli. Nasıl ki Marlowe olmadan Shakespeare. Chaucer olmadan Marlowe, yabanıl dili ehilleştirip yolları açan o unutulmuş şairler olmadan da Chaucer olamayacaksa, bu kadın öncüler olmadan da Jane Austen, Brontë'ler, George Eliot olamazdı. Zira başyapıtlar tekil, yalnız eserler değildir; uzun yıllara yayılan ortak düşüncenin ürünleridir, bir bütün olarak insan düşüncesinin sonucudur, yani tek bir sesin arkasında çoğunluğun deneyimi yatar. Jane Austen, Fanny Burney'nin mezarına bir çelenk bırakmalıydı; George Eliot, Eliza Carter'ın-Yunanca öğrenebilmek için erkenden kalkmak adına başucuna zil bağlayan gözü pek ihtiyar kadının güçlü gölgesine şapka çıkarmalıydı. Tüm kadınlar hep birlikte Aphra Behn'in büyük bir skandal sayılsa da aslında gayet uygun bir biçimde Westminster Manastırı'nda bulunan mezarına çiçek yağdırmalı zira onlara kendilerini ifade etme hakkını Behn kazandırdı. Bu akşam sizlere şunu söylediğimde çok sıra dışı bir laf etmiş olmuyorsam bu onun ne kadar güvenilmez ve aşka düşkün biri olursa olsun onun- sayesindedir.
233 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.