Ceren Kerey

Ceren Kerey
@Cerenkry
212 syf.
·
Not rated
·
Liked
Fahim Bey ve Biz
Fahim Bey ve BizAbdülhak Şinasi Hisar
8/10 · 1,852 reads
Reklam
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Hayatın ve ölümün ehemmiyeti hep nispi ve izafidir.

Reader Follow Recommendations

See All
Nasıl yüründüğünü bilmiyorum tenhalarda Başaklar parmak uçlarımı arıyor, tarlalar ellerimi Paslı bir mevsimden geçiyor kalbim Ay tutulunca beklenmedik bir anda İçimde kırılıyor alıngan bir pusula Nasıl ulaşacağımı bilemiyorum Keşfedilmemiş kara parçalarına
Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim Attığı her adımda siyah bir iz bırakan Bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi Bir yanında kederi özümleyen bir lale Merhamet sahrasının uyuyan gecesiyim
Reklam
Bu ısmarlama yüzler yok mu Rüveyda Bu yapmacık bebekler Gözyaşı akıtırken gülenler yok mu Beni kahrediyor geceler boyu
Yüksek sesli müzik, büyük arabalar, nüansı olmayan pırıltılı renkler, parlak cihazlar ve uyarım koşullarını artıran herhangi bir şey: sonunda kendimizi canlı hissedebilmek için aradığımız sadece değişimin hızı olur. Uyarımın şekli ve içeriği önemini kaybeder. İçerik gittikçe önemsizleşir. Boş şekiller tercih edilir, içeriği ve anlamı olan şekiller değişimin hızını yavaşlatır. Çünkü anlam, ruhsal bir örgütlenme gerektirdiğinden zaman alır.
Başkalarının bize hayranlık duymasına izin verdiğimiz ölçüde onların üzerimizde güç kullanmasına izin vermiş oluruz. Kadınlar erkeklerle, erkekler de kadınlarla işte böyle oynamaktadır. Herkes karşısındakinin gücünün hakemi haline gelmektedir. Herkes, kendini, kendi hayatını yaşamaktan aciz hissettiği halde güç sahibidir. Karşımızdaki görüntü, hayali bir gücü ele geçirmek adına kadınların erkeklerin, erkeklerin de kadınların peşinde koştuğu bir av sahnesidir. Herkes kendini diğerinin egemenliği altında hissettiği için de herkes birbirinden nefret etmektedir.
Başarılarımız ve kahramanlıklarımız için, ki bunların temelinde zayıf olabileceğimiz korkusu yatar, sevilmek istediğimizde aslında hem kendimizi hem de bizi bunlar için sevenleri aşağılamış oluruz. Kendi şüphelerimizi örtbas etmek için de daha da çok hayran olunmak ve sevilmek isteriz. Ama, aslında hepimizin istediği gerçek sevgi elimizden kaçmaktadır. Dürüstlük ve gerçek duygular gerektirdiği için korktuğumuz, ama eksikliğini duymadan da edemediğimiz içtenlik de öyle.
Çaresizlikten kaçan bir kendilik, içinde olup bitenleri çok az anlayabilir, kendi korkuları ve güvensizliğiyle ne yapacağını bilemez ve bu duyguları, incinmezlik peşinde koşarak reddeder. Bu tabi ki her iki cins için de boş bir çabadır, çünkü çaresizlik bu kadar korkulan bir şey olduğu için her köşede pusudadır. İncinmez olma yarışının sonucu da paranoya, savunma, kılıcını çekme ve silahlanma çılgınlığıdır.
Reklam
Hayat, özü itibariyle sürekli batan bir gemidir. Ama kazazede olmak, boğulacak olmak demek değildir. Aynı zamanda hayatın gerçeği olan kazazedelik duygusunu tanımak, zaten kurtuluş demektir. Bu yüzden sadece başarısız olanların fikrine güvenirim.
Sürekli kahramanlar aramaktayız. Kahramanımız haline getirdiğimiz erkek veya kadın gerçek insana dönüştüğünde onu terk ederiz. O andan itibaren onu küçümsemeye başlarız. Bunu yaparken de, bu mantık uyarnca "kaybımızdan" dolayı kendimizi ölecek kadar zayıf hissettiğimizin farkına bile varmayız.
Canlılığımızı ve yaşama şevkimizi düşmanımız haline getiren, korkunun ve huzursuzluğun etkisi altında geçen çocukluk yıllarımız yüzünden özgürlüğün değerini anlayamamaktayız. Yani kendiliğimiz düşmanımız haline gelmiştir. Sorumluluktan kaçınmanın temeline inildiğinde, kendiliğine sahip olma korkusuyla karşılaşılır. Bizi tedirgin eden kendini gerçekleştirmenin sorumluluğudur.
205 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.