Her ikisi de yalnız her ikisi yaralıydı.Tek fark Alparslan yara izlerini bedeninde taşıyorken Jülide kalbinde ruhunda taşıyordu.
Şehit olmuş bir annenin kızıydı Jülide annesinin kokusu ile bağdaştırdığı barut ile kan kokusunu daha çok solumak annesine yakın hissetmek için hep sınır ötesi askeri operasyonlara çıkan birliklere gönüllü doktorluk yapmayı seçmiştir.
Alparslan ise vatanını canından ötesinde gören arkasında gözü yaşlı kimseyi bırakmamak için hep yalnızlığı tercih etmiş kahraman bir yüzbaşı...
Hiç beklemedikleri birbirlerini tanımadıkları bir gece de tutkularının pesinden gitmeyi tercih ettiklerinde birbirlerinde kaybolduklarında bile bir daha hiç görüşmeyeceklerine emindiler.
Oysa kader onları tekrar karşılaştırdığın da inkar etseler de bu kez kopamayacaklarına içten içe ikisi de biliyordu.
Kitapta en çok savaşın ortasında bile olsa ikilinin birbirlerine söyledikleri iğneleyici sözleri bir şekilde yarım kalmış tartışmalarını, Jülide’nin hassas gibi görünüp demir gibi sağlam oluşunu, herkes Alparslan’ın karşısında selam’a dururken onun ne olursa olsun Jülide’nin gözlerinin içine bakışını sevdim.
Yazarın edebi akıcı dili, savaşla aşkı böyle güzel harmanlayıp vermesi hele hele sonunun öyle bir yerde bitmesi beni şimdiden 2. Kitap ne zaman çıkar diye telaşlandırdı.
Sevgiyle Kalın...
medya55.com/haber/gokcen-ko...
Meraklıları bilir ki yüzyıllar önce Kitabü'l Azazil yani Şeytanın Kitabı isimli bir kitap yazıldı. Cinler hakkında yazıldığı bilinen bu kitap o kadar kapsamlıydı ki okuyanlar ya delirdi ya da öldü.
Ve anlatılanlar der ki kitap'ı yazan kişi insan değildi.
Karşınızda son yıllarda okuduğum beni en çok ürperten kitap
Cin Çarpması;
Konuya geçmeden önce küçük bir uyarı yapayım. Bu kitap 18 yaş altı ve ruhsal yönden kendini düşük hisseden arkadaşlarıma göre değil. Polisiye bir roman hiç değil...
Hazırsanız başlıyorum;
Mardin’in Nusaybin ilçesinde çocuk özlemi çeken Cemal ile eşinin çalmadıkları kapı gitmedikleri doktor kalmamış.Son çare hocalara da başvurmuşlar ama yok.En sonunda bekledikleri gün geldiğin de kapının onunde bebeğini kucağına almayı bekleyen Cemal tam anlamıyla felaketi yaşar.Anne de bebek de ebe kadın da korkunç şekilde parçalanarak öldürülmüşlerdir.
Olay faili meçhul olarak kapatılır.Zira kimse bu konuyla ilgilenmek istemez.
Nusaybin de bu olaylar olurken paralel zamanlar da İstanbul'da yaşayan Zeynep isimli kızımız paranormal olaylara karşı oldukça ilgilidir.Bu konuları daha iyi araştırmak için iletişim Fakültesini tercih eder ve arkadaşlarıyla birlikte bir korku kulübü kurarlar.
İstanbulda da cinayetler işlenmeye başladığın da olaylar öyle bir hal alıyor insanı öyle ürperiyor ki karakterlerle birlikte sizde geriliyorsunuz.
Uğurcan Uygur'u kaleminden Cin Çarpması gerilimden ziyade daha gerçek korkular yaşamak isteyenlere tavsiyemdir.
Sevgiyle Kalın...
tatlicadininkitapligi.com/ugurcan-uygun-c...
Cin ÇarpmasıUğurcan Uygun · Beyaz Fil Yayınları · 202035 okunma
Karanlığın Esirleri
Toplam 3 bölümden oluşan bu kitabı sizlere çok fazla ipucu vermeden anlatmak istiyorum.
- Yanan Ruhlar
Bilinmeyen, görünmeyen,yaşamadığın olayları anlatmak zor gelir ama buna rağmen insanoğlu en çok bilmediğinin korktuğunun üstüne gitmeyi sever.
Maral da tam böyle bir kadın geçmişinde bıraktığı sandığı halüsinasyonları bir
İstibdat Döneminin ortasında saray da yetişmiş bir anne ve çok iyi eğitim almış babanın beklenmedik minik kızı olarak geldi dünyaya...
Erkek bebek bekleyen aile kızlarına Hatice Saadet Derviş ismini verse bu sadece nüfus cüzdanında kaldı. Ailesi ona daima oğullarına düşündükleri isim ile seslendi.Böylece Suat Derviş oldu.
İlk aşkı Nazım Hikmet aynı zaman da içinde ki yazma ateşini de yaktı
Sonrasın da Almanya'da Suzet Doli, Fransa'da Suat Derwish adıyla kitapları okundu.
Kalemini sadece inandığı doğrular üzerine kullandı.
Hayata bakış açısı gayesi farklı olduğu icin gazeteler de mimlendi ve kendi ismiyle yazı yazamaz oldu.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra halkı daha çok inceledi ve roman yazmaya başladı.En
çok ses getireni ise Fosforlu Cevriye oldu .Dilden dile çevrildi.Film ve tiyatroda sayısız kere hayat buldu.Son anına kadar Fosforlu Cevriyesi ona parasal anlamda ayakta tuttu.
Bugünler de adı çok fazla hatırlanmasa da biz okurlar onun ne denli güçlü bir kadın olduğunu kalemini duruşunu biliyor ve onunla her zaman gurur duyuyoruz .
İpek SabahlıkOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20172,325 okunma
Bu ülkenin nelerden geçtiğini, aslında ne kadar ilerleyebileceğini en önemlisi kimin kurduğunu hatırlamamız için bugün size bu kitabı tanıtmam gerektiğini düşündüm...
1938 YA YAŞASAYDI
Ölümü değil yaşamayı anlatan cephelerde geçen ömrünü sadece ülkesine adayan her zaman "Yurtta Sulh Cihan da Sulh" ilkesini benimseyen bir adamın
60’lı yıllarda 3 yakın arkadaş birlikte yeni bir örgüt, yeni bir düzen kurdular.
Arkana ismini taşıyan bu örgüt üyelerine tarot kartlarının isimlerinden semboller ve bunlara bağlı olacak şekilde güçler verdi.
Öyle ki her kart sahibi düzeni bozmamak adına masadan ayrılmadan önce kendi kanından bir varis bırakmak zorunda bırakıldı.
Kart
