Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
Ceyda Ağırtaş
Ceyda Ağırtaş
@Ceydagirtas
Sevginin sınırı yoktur. Bunu illa bir insanoğlu olarak düşünmemek gerekiyor. Bu kitapta olduğu gibi bir Beyaz yele de olabilir. Saf, çıkarsız,içten gelen bir sevgi ile harmanlanmış bir dostluk hikayesi. Bir balıkçı çocuğu olan Folko ile yılkı atı olan asi Beyaz yele arasındaki hüzünlü ve sevgi dolu bir hikâye...
Sahip olduğumuz bir hayat var. Vermiş olduğunuz kararlar doğrultusunda evrilen bir hayat. Şunu yapsaydım şöyle olurdu, keşke bu şekilde söyleseydim,ah onu dinlemeseydim,neden güvendim ki... Keşkeler ve pişmanlıklar... Aslında bizleri hem var eden hem kahreden bu pişmanlık duyduğumuz zamanlar değil mi? Geçmişte verdiğimiz kararlar geleceğimizi inşa ediyor. Ne kadar keşke desek de pişmanlık duysak da var olduğumuz yaşam içinde olduğumuzdur. Onu kıymetlendirip,değerlendirmek gerekmez mi? Ona dört elle sarılıp en iyi şekline büründürmek?
Kitap pişmanlıklar üzerine yazılmış kolay okunabilen ,belki de hepimizin şunu yapsaydım nasıl olurdu,bunu seçseydim daha mı güzel olurdu diye ara ara içimizden geçirdiğimiz anılara gidip, yaşayan bir kadının hikayesini anlatıyor. İyi okumalar dilerim...
Belgesel tadında bir kitaptı, demek doğru olur sanırım. Kitabın başından sonuna kadar heyecan ve aksiyon dolu, olayların içerisindeymişçesine sizi alıp götüren güzel bir eser olmuş.
Afganistan, terör örgütleri,Amerika, devletin başındakiler,korumalar, gizli anlaşmalar ve daha birçok konuyu içine alan macera duygusunu tadabileceğiniz tam kıvamında bir roman okumak isterseniz tavsiye edebilirim.
Reader Follow Recommendations
Bu tatlı kitabı,adeta kitaptaki kahraman Enrico olarak okudum. Çocuk kitabı olarak geçen bu roman beni şu yaşımda alıp o çocukluk yıllarıma,okuldaki arkadaşlarıma, öğretmenlerime götürdü. Onları hatırlamamı, yaptığımız ufak tefek yaramazlıkları, birbirimize olan koşulsuz sevgimizi,iyilikleri,kalp kırıklıklarımızı,hatalarımızı ve bunlardan çıkardığımı düşündüğüm dersleri anımsattı. Yeri geldi tebessüm ettirdi,yeri geldi duygulandırıp ağlattı. -Gerçi benim biraz fazlaca olan duygusallığımdan da kaynaklı olabilir -
Aslında kitabı okurken farkediyorsunuz karakterimizin, şu anki duruşumuzun,insanlara ve olaylara karşı tavırlarımızın temellerini ilkokul çağında iken attığımızı. En güzel,içten arkadaşlıklarımızı, karşılıksız sevgilerimizi o zamanlarda tattığımızı.
Okul sadece genel bilgileri aldığımız,meslek edinmek için gittiğimiz bir yer değildir. İyilik, güzellik,vatan sevgisi, arkadaşlık,merhamet,iyi niyet, yardımseverlik gibi nice güzel duyguların temelinin atıldığı ve öğretilmeye çalışıldığı bir yuvadır. Kitapta da söylendiği gibi "Okul bir annedir."
Her çocuğun hatta her bireyin çıkmasını tavsiye ettiğim keyifli bir yolculuktu.
Kafka' nın tamamlayamadığı,trajik ama her döneme hemen hemen konusu ile uyum sağlayabilecek bir eser. Şato ve şatodakiler ile diğerleri, alt tabaka ve üst tabaka...
Düzene karşı anlaşılamayan ve ulaşılamayan bir düzensizlik hakim romanda. Kafka bürokrasiyi bir diğer anlamda otoriteyi anlatırken distopik bir biçimde ele almış ve olay örgüleri ile okurun ilgisini çekmeyi unutmamış. Kimilerine çok sıkıcı,bitmeyen ya da yarım bırakılacak bir kitap olarak gelebilirse de aslında yaşanılan gerçeklerin kurgulanmış çok güzel bir hali olarak romanı tanımlayabiliriz.
Ulaşılamayan bir şato ve ona ulaşmaya çalışan kahramanımız K ile ele alınan aslında trajik bir gerçekliği yansıtıyor. Ne olursa olsun şato tarafından verilen her kararın doğru olduğu, yapılan her hareketin şatodakiler demese de - düzen öyle iyi oturtulmuş ki- kendi kendilerine kısıtlama getiren, kendilerini cezalandırabilen,asla olayları irdelemeyen, sunulduğu gibi kabul eden sığır bir toplum...
Uzun süredir elimde bekletip okumadığım için pişman olduğum bir roman oldu.
İçten ,samimi bir şekilde sizi içine alarak âdeta hikayenin geçtiği yerlere götürüp o sokaklarda gezdiren,karakterlerin ruhlarıyla çoğu zaman iç içe geçtiğiniz gerçekten çok iyi bir yapıt. Kimsenin hiç bir zaman başına gelmesini isteyemeyeceğimiz bazı durumların minnacık kalplere bir darbe gibi inmesi ve tüm hayatlarını etkilemesi...
Afganistan'da o hiç bilmediğim,tanımadığım yerlerle,insanlarla tanıştım. Yaşadıkları o zor savaş dönemi, insanların çektikleri acılar, ölümler,cani kıyımlar ve bunun dine dayandırılarak kendilerini rahatlatmaları, insanları sırf kendi kökenlerinden olmadıkları için katletmeleri,çocuk istismarları ve daha birçok acıyı içinde barındıran bu yapıtta bunlara eş zamanlı olarak baş karakterimizin kendi içinde çocukluğundan beri büyüttüğü sırrı hayatı boyunca ona işkence ederken yaşamaya çalışma çabası...
Bir çocuğun (Hasan) bir başka çocuk için (Emir) göstermiş olduğu sonsuz,kalpten gelen karşılıksız sevgisi. Bu öyle bir sevgi ki kendisine haksızlık yapsa da kırsa da itip kaksa da yine de bu sevgisinden ölünceye kadar vazgeçmemesine neden olmuş.
Yer yer gözyaşlarıyla çevirdim sayfaları,yer yer sinirlenerek ah'lar ettim.
Kitabın üstünden yıllar geçse de
"Senin için bin tane olsa yakalarım!"
sözünün hafızamın bir köşesinde yer alacağı kesin.
Bir çocuğun düşleri ile insanlığın ilk zamanlarına uzanan , insanı içine alıp günümüz ile atalarımız arasında bağlantı kurmamızı sağlayan muhteşem bir serüven. Yer yer o ilkelliği hissettiğimiz yer yer dostluğu gördüğümüz ve korkuyu kavrayıp kendimizle bağdaştırabildiğimiz nadir ve saf bir kalemle yazılmış olan eser okunmayı gerçekten hakediyor.
Aslında bildiğimiz ve kendimize itiraf edemediğimiz gerçekler beynimizde kol geziyor. Bu gerçeklerle karşılaşmamak için çabalayıp duruyoruz. Gün geliyor bir köşede denk geliyoruz ve tıpkı eski bir tanıdığı görüp tanımamazlıktan gelir gibi hızlı adımlarla oradan uzaklaşıp gidiyoruz. Aslında bildiğimizi sandığımız anlamına asla erişemediğimiz ya da gerçekliğinden kaçtığımız o kadar çok gizem barındıran ve farkında olmasak da hayatımızın gidişatına el atan sorular,kişiler olaylar ve konular var ki bizim görmezlikten geldiğimiz.. Belki de böyle yapmasaydık yaşayamazdık kim bilir...
Yazarımızın da cevabından zaman zaman kaçtığı ama zihnini kemiren ve bulmaya çalıştığı "Neden yaşamalıyım?", "Var olan şey neden var?" "Hayatımın sonunda ne olacak?" soruları gibi...
Kimi düşler vardır insanı alır uçsuz bucaksız diyarlara götürür. Kimileri için imkansız görünse de hayallerimiz biz küçük bir ihtimal dahi olsa onu kucaklayabiliyorsak imkansız diye birşey yoktur. En azından bizi hayata sımsıkı bağlı kılar. Belki de o 99 kere denediğin ama vazgeçtiğin düşün bir kere daha deneseydin gerçekleşecekti. Pişmanlık yaşamaktansa ben denedim demek keşke dememek daha mühim. Kiminin hayali kiminin gerçekleri...
Birkaç kitap, birkaç insan , unutulmuş dünler, kazanılmak istenen gelecek...
Bir dönemden çıkıp geçmişle beraber geleceği de içine alan, yarınları da acı tahminine ortak eden etkileyici bir kitap.
Bugünkü tercihlerimizin hem bizleri hem de bizden olacakları da içine bir çember gibi alan,aslında çok önemli kararlar olduğunu, başlangıçları etkileyen seçimler olduğunu anlatan kurgusal ama gerçeklikleri çarpıcı bir şekilde içinde barındıran kitaplığınızda yerini alacak bir kitap.
