Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza Nur

Beyza Nur
@Cicekbekcisi
Hep bir şeye yetişme telaşında, her şeye yarım.
Yürüdüğün yolun ışıklandırılmış olması, gideceğin yerin aydınlık olması anlamına gelmez.
Reklam
Yaşamak, insanın ömrü boyunca kaçmaya çalıştıklarına tek tek yakalanma tecrübesidir. Bazılarından biraz daha uzun süre kaçabiliyoruz ama er ya da geç yakalanıyoruz. Yaşlanmak, artık kaçma teşebbüsünde bulunamayacak kadar yorulmak demektir.
Sayfa 221Kitabı okudu
“Senin için sevmek su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım.”
Sayfa 453Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kitaplara ithaflar yazmak, beğenilen satırların altını çizmek, sayfaların kenarına düşüncelerini yazmak Selim'e, kendini ele vermek, insanların ortasında çırılçıplak kalmak gibi geliyordu. İnsanların kitaplara birtakım çizgiler çizmeye, kelimeler yazmaya hakkı yoktu. Herkesin düşünebileceği satırları yazmak saçmaydı. Her insanın kendine özgü düşünceleri gizli kalmalıydı: yalnız kendi bilmeliydi bunları.
Sayfa 367Kitabı okudu
Gidebilmek
Gitmeyi başaranlar inandırıcı insanlardır benim gözümde. İnsan bir kez gidebilmeyi başardıysa söylediklerini de başarabilme gücüne erişmiş demektir. Gidebilmek hayatın bütün tehditkâr ve şımarık yüzlerine kafa tutabilmektir bir bakıma. Gidebilmek, hiçbir şeyi umursamadan, kendi masalında anlatılan yolları adımlayabilmektir. Ben de masalıma doğru adım attım.
Reklam
Akıl ve kalp
İnsan kalbi, evladım, bir hazinedir. Ruhun hazineye ulaşmasını sağlayacak rehber akıldır. Ruhu hazineden mahrum etmek isteyen nefis ise bir düşmandır. Dijital dünyada akıllar doygun ama kalpler açtır. Acıkan kalp, kibirden arındırılmış sevgi sözleriyle, insanın mayasında en baskın unsur olan sevgi göstergeleriyle, tebessümle, vefayla, gayretle, teşekkürle ve elbette ki inançla doymak zorundadır. Kalp doyduğu vakit gözünü açar ve görünmeyen alemleri görür; kulağını açar, gizli alemlerin konışmalarını duyar; burnunu hisseder, kimsenin almadığı kokuları alır; damağını yoklar inanç ve bilgeliğin lezzetini tadar.
Merhamet
Kalbimi okumayı unutursam eğer, bir el bana değsin ve harfleri yüzüme tutsun isterim. Hecelemeyi yeni söken bir çocukmuşum gibi, otursun biri yanımda ve bana okumayı öğretsin. Bak bu kalp atışı aşkın alametidir. Bak bu özlem, yurt ağrısı olarak okunur. Yurdundan ayrı düşen ağrır. Böyle tek tek öğretsin bana kelimeleri. Yüzleri okumayı öğretsin, kainata bakmayı.
Şair şöyle diyor: "Babalar paltolardır; gri, yeşil, lacivert/ Her pederin pederi kendi yüreğine dert". Öyle. Babaların paltoları kokusu ile hatırlanır. Çünkü çocuk babaya koştu mu, paltosunun içine saklanır. Kimi tütün kokar, kimi yün. Benim babam hastane kokardı.
Veda etmeye cesareti olmayanın sevmeye de cesareti olmazmış. Acı çekerek öğrendin. Her aşk içinde bir ayrılıkla, bir vedayla büyürmüş. Acı çekerek öğrendin. Ayrılık aşığın kalbinde kabuk bağlamayan yaraymış. Acı çekerek öğrendin.
Geçtiğin yollarda izin kalmadı. İnsan, her şeye geç kalandır.
Reklam
Acı
Gönül kırıklıklarına damak tadını karıştıran nadir dillerden biridir Türkçe. Aksi halde acı sözcüğü, ağzı yakan tat duygusundan "üzücü, incitici" anlamında genişleyebilir miydi? Bir öğün de olsa yaşamayı sürdürmek için yediğimiz yemeğin çeşnisi gibi görmüşüz acıyı. Tanpınar'ın Beş Şehir'de dediği gibi " Bizim acılarımız nedense hapsedilmeye mahkûmdur ve dinlenilmesi sadece tesadüfe bağlı birkaç türküde yaşar."
İyi bilinen şeyler çoğu kez sorgulanmaz. İşte dikkat edilmesi gereken nokta budur.
Benim inancıma göre, dağ havasının insan ruhunu besleyip ona ilham vermesi gibi, iklimin de insan üzerinde bir etkisi var. Bu etkilerle insan gerek entelektüel gerekse fiziksel olarak mükemmelliğe doğru yol almaz mı? Bir insanın hayatında kaç tane sisli gün olduğunun hiç mi önemi yoktur? İnanıyorum ki bizler daha üretken olacağız, düşüncelerimiz göğümüz kadar berrak, zinde ve ve yüce; kavrayışımız tıpkı ovalarımız gibi kapsayıcı ve kuşatıcı olacak; zihnimiz o gök gürültüsü ve şimşek gibi, ırmaklar ve dağlarımız gibi muazzam ve yüreklerimiz iç denizlerimiz kadar derin, engin ve görkemli olacak. Bir bakmışsınız, gün gelmiş, fezgin her birimiz yüzünde neşe ve huzurdan müteşekkil bir şey görür olmuş. Yoksa ne demeye dönüyor dünya? Amerika neden keşfedildi ki?
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.