Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik ne de her istediğimiz olurdu. Ama öyle hemen depresyonlara girip çıkmazdık. Bizler varlığa şükür , yokluğa sabreden çocuklardık .
“O bana mektup yazardı, ben ona yazamazdım. Elin kızının evine mektup mu gönderilir, ayıptır. Yaşadığı şehir de bir gazete çıkardı, ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes şiir diye okurdu ama, Mihriban bilirdi ki kendine mektuptur onlar.”
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin özellikleri hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde…
İlk rastladığımız insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz.