Çocukken de sözcüklerini seçmede , sevgini belirtmede tutumlu davranırdın. Harçlığını bir günde harcardın da hiç değilse borç verme keyfini esirgerdin benden. Ödünsüzlüğün işine yaradı mı bari ?
Yeryüzündeki en ağır ve katlanılmaz duygu herhalde insanın kendini fazlalık olarak görmesidir. Gece gündüz düşündüğüm tek şey bu. Galiba ben fazlayım. Mahallenin köpeği bile bana temkinli bakıyor. Her şey o kadar ağır, sıkıcı, sonra bunaltıcı ki, kendimi karanlık, soğuk, nemli bir dünyaya uyanmış gibi hissediyorum. Ölümün en koyu, en kasvetli gölgesine tutsak edildiğimi hissediyorum. Bu, bir ağacın gölgesine hiç benzemiyor. Orada keder çeşmesi hiç durmadan akıp gidiyor. Acılar irinli, islak islak tene yapışıyor. Ayın yü- zünde bile leke var. Topraktan kusmuk kokusu yükseliyor. Şehre bakıyorum, ağır bir küf kaplamış sanki. Son günlerde şunu sormadan edemiyorum. Acaba ben öldüm de haberim mi yok? Bilemiyorum. Durum böyle değilse bile can çekişen sahte bir dünyaya işınlandığımdan eminim. Bir yerde okumuştum, şöyle diyordu: İnsan isterse bütün bir hayatı ölü de gösterebilir, canlı da. Bu insanın kendi elindeymiş. Ben bugünlerde neye baksam ya da dokunsam sadece ölümü duyumsuyorum. Her şey ruhsuz, tatsız... dün aynada annemi gördüm örneğin. Sonra yitip giden Özgür’ü... mezar taşları zihnime yerleşmiş sanki. Olümün soğuk yüzünü zihnimden silemiyorum. O kadar çok varesizim ki, tanımlayamadığım bir güç bütün enerjimi yutmuş sanki. Takatsizim. Bir bakıyorum bir gün otura otura uyuşmuş, kalmışım; bir başka gün bakıyorum dolaşmaktan yorulmuş bitap düşmüşüm.
Sayfa: 283
#EdipYalçınkaya
#Mahzen