Sevişirken iç içe geçen, solukları karışan, birbirine en yakın hale gelen insanların, sonradan bu kadar yabancılaşmasına, hatta can yakmaya çalışmasına hep hayret etmişimdir. Önce en büyük haz, sonra en büyük can yakma, ne tuhaf.
Erkekler tarafından kadınlar üstüne yazılmış her şeye kuşkuyla yaklaşmak gerekir, çünkü onlar aynı zamanda hem yargıç hem de taraftırlar.
Pauline De La Barre
Seni çok özlerim orada, diyor Connell. Dayanamam.
Başta öyle olur. Sonra geçer.
Seni sevdiğimi biliyorsun, diyor Connell. Bir başkasına asla aynı hisleri duymayacağım.
Ölmeyi gerçekten dilediği zamanlar oldu Connell’ın, ama Marianne’in kendisini unutmasını asla tüm yüreğiyle istemedi. Connell’in kendine ait muhafaza etmek istediği tek parça da, Marianne’in içinde var olan parçası zaten.
Neyim var, bilmiyorum, diyor Marianne. Niçin normal insanlar gibi olamıyorum, bilmiyorum. İnsanlara neden kendimi sevdiremediğimi bilmiyorum. Bence doğuştan bir sıkıntı var bende.
Olay bundan ibaretti; herkes gidiyordu, kendisi de gidiyordu şimdi. Carricklea’da, hayli dram ve anlam yükledikleri hayatları bir yere varmadan öylece sona ermişti; bir daha asla kaldığı yerden devam etmeyecek, etse de aynı şekilde olmayacaktı.