Joseph Joseph

Ne tuhafım ben. Herkes böyle midir? Uykuda bütün arzuları değişebilir mi? Ne oluyor insanın içinde haberi olmadan?
Sayfa 192 - MeralKitabı okuyor
Reklam
Neydi? Samim.. Beni ona bağlayan hisse bir isim takamıyorum. Aşk değil bu. Dostluk değil. Dostluk ve ahbaplık gibi, zora gelince feda edilebilecek bir şey değil. Sevilmenin gururu var tabiî bu biraz da sevmektir. Aşka yakın bir sempati mi? Galiba. Çünkü aşk olsa, ona hürriyetimi feda ederdim; kuvvetli ve sempati olmasa, onu hürriyetime feda ederdim. İkisini de yapamıyorum. İşte bu sallanmak fena. Yine Samim haklı demek. (Of... Bu adam hak milyonlarını istif etmeye doyamıyor mu? Ne olur, biraz da haksız olsa...) Haklı, çünkü birincimle ikincim arasında sallanıyorum. Haksız, çünkü bana sahip olabileceğim hiçbir hak bırakmıyor. Aşk disiplini içinde hürriyetimi de haksız buluyor. Öyleyse, mademki ben hep haksızım, haksızlık yapmaya mahkûmum demek.
Sayfa 189 - MeralKitabı okuyor
Beni anlamayanlara karşı soğuğum fakat bu kadar anlayanlardan da ürküyorum. Beni kendi gözümle hudutlandırıyor, içimde hürriyet sahası daralıyor. Hürriyet! "Ya aşk, ya hürriyet!" demek istiyor Samim. İkisi birden olmaz. Ya gazi, ya şehit. Hakkı var. Hem tuhaf: Hürriyet içinde hürriyetin kıymeti yok. Bugün Samim benden ayrılsa ve beni hür bıraksa, nefret ederim hürriyetimden. Paris'e gitmek bile istemem. Sahip olmadığımız şeylere... Şeylere... Sahip olmadığımız şeyleri istiyoruz.
Sayfa 188 - MeralKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
İnsanın Yoklaşma Hamlesi
"İnsanın yoklaşma hamlesinden fânilik ve geçicilik duygusuyle birlikte onun büyük sıkıntısı doğar. İnsan bu sıkıntıya en büyük felaketlere karşı mücadeleyi tercih edebilir, çünkü bu çarpışma insanda varlaşma hamlesini kırbaçlar ve onu yoklaşma hamlesinin korkunç sezgisi içinde bunalmaktan kurtarır. Selmin'in gebe olmadığını ve Ferhat'la evlenmekte inat etmediğini anladıktan sonra, Mefharet'in ruhunu birdenbire dolduran boşluk, onu kendi içindeki yoklaşma hamlesiyle ânsızın temasa getirdiği için, tahammül edilmez bir sıkıntı içinde hüngür hüngür ağlatmıştır. Bunu o dar zaman içinde Besim'e anlatamazdım.
İnsanın Varlaşma Hamlesi
"İnsanın varlaşma hamlesinden ebedîlik hayali ve neşesi doğar. Bu özleyiş bütün cesaretini imkândan almaktadır. İnsan mümkün olmayan şeyi istemek için kendini yormaz ve paralamaz. Kendi fâni ve geçici benliğinin üstüne sıçramak, kendi kendini aşmak için yaptığı bütün fedakarlıklar (her türlü aşk ve kahramanlık), varlaşma hamlesinin devamıdır. Söylemeye hacet yok ki, bu bir ruh hamlesi ve hareket hâlinde bir ebedîlik prensibidir.
Reklam
"İnsandaki varlaşma hamlesi, ölüm korkusu ve nefretiyle birlikte ebedîlik özleyişini vücuda getirir; yoklaşma namlesi ihtiyarlığa ve ölüme götürür.
Olmak Dramı
Simeranya'da bu zıtlıkların, en umumi fikir ve en külli mefhum olan varlıkla yokluk arasındaki zıtlığa irca edebileceği anlaşılmıştır ve "dip zıtlık" budur. Canlıların ve bilhassa insanın hayatında bu dip zıtlıktan "varlaşma" ve "yoklaşma" kutupları doğar. İnsanda, Bergson'un yaşama hamlesi dediği bir varlaşma, fakat aynı zamanda onun kadar gerçek ve kuvvetli bir yoklaşma hamlesi de vardır. Bunların ara- sındaki devamlı çatışmadan doğan bütün zıtlıkların sebep olduğu felaket ve kederlerin hepsi "olmak dramı" adını alır.
Novalis, zıtları birleştirebilmek için üç düşünce tarzı kabul eder. Birincisi diyalektik, veyahut onun tabiriyle "lastikli düşünce" veya ruh hareketidir ki, bir uçtan ötekine ve ötekinden yine berikine gitmektedir. Her hazzın kedere ve her kederin hazza gidişi veya iradi ile gayr-i iradi arasında gidiş geliş böyle bir iç diyalektik hareketinin neticesidir. Fakat bu zıtların gece ile gündüz gibi birbirini takip etmedikleri, iç içe ve aynı zamanda mevcut oldukları da düşünülebilir. Pasiflik ve aktiflik birer cepheleriyle aynı şeydirler. Bunlardan başka üçüncü bir hâl daha vardır ki, orada ne diyalektik harekete, ne de zıtların aynı zamanda mevcut oluşuna rastlanır. Bir senteze varılır (ki Hegel'i hazırlayan asıl düşünce de budur).
"Mantıktaki zıtlık prensibi (principe de contradiction) mâlum. "Bir şey aynı zamanda hem var, hem de yok olamaz." Doğru-yanlış, aydınlık-karanlık, haz-keder ilh... Arasındaki sayısız zıtlıklar da mâlum. Bu zıtların, mevcut olmak için, birbirine muhtaç oldukları da anlaşılmıştır. Ruhi hayatta, bilhassa düşünce hayatında, bu zıtların diyalektik bir hareketle kaynaşarak bir terkibe (senteze) kavuştukları da Eflatun'dan Hegel'e kadar gelen bir tarih içinde gittikçe daha fazla aydınlanmış bir fikirdir.
Derin tesirler dilsizdir.
Sayfa 167 - Samim - MeralKitabı okuyor
Reklam
Zengin bir hayal içinde meçhul, daima mâlumun en korkunç rakibidir. Ben mâlumum. Yani sayısız imkânlar arasında gerçekleşmiş ve donmuş bir imkânım. Ben bir şeyim, meçhul her şeydir. Fakat.. unutma ki, ben, varım; meçhul, yoktur. O, sadece olabilir, fakat olmayabilir de! Ben bir realiteyim, o bir imkândır.
Sayfa 166 - SamimKitabı okuyor
Aşkın gayesi meselesi: Kendisine aşktan başka bir gaye arayan aşkın kendi kendine yetersizliği. Evlenmenin, işte bunun için, çok defa aşkı öldürdüğü.
Sayfa 164 - Samim - MeralKitabı okuyor
Yirmi yaş heyecanı otuz yıl sonra da farksız. Beklemenin küçüklüğünü bu hislilik ve enerji tazeliğinin verdiği gurur telafi ediyor.
Sayfa 157 - SamimKitabı okuyor
Bahtiyar olmak için bedbaht olmaya ihtiyacı var. Her insan böyledir. Fakat Mefharet gibi galeyanlı tiplerde bu daha açıktır: "Başının belasını arıyor," der halk. Her insan arar bunu. Farkında değildir. Sanatkârlar hissederler. Fuzulî'yi hatırlayın: "Yani ki çok belâlara kıl müptela beni." Hamid de Makber'in önsözünde "Kederimin artması için sevinmek isterim," der. Aynı şeydir: Sevincinin artması için kedere ihtiyacı var, demektir.
Sayfa 152 - MefharetKitabı okuyor
Endişe ile beslenen ruhların üzüntüye ne kadar muhtaç olduklarını bilirdi.
Sayfa 151 - Samim - MefharetKitabı okuyor
331 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.