Hilal Özdemir

Hilal Özdemir
@CokFuzuli
Sıkı Okur
Basamaklarla birlikte çevremde ışığa dair her şey tükendi. O zaman, nedense, insanın Tanrı'yı görmeye katlanamadığı için ışığa ihtiyaç duyduğu gibi tuhaf bir fikre kapılıverdim. Karanlık Tanrı'nın ta kendisiydi. Size şah damarınızdan daha yakın, her yerde olan ve gören, her zaman sizi sarmalayan başka kim olabilirdi ki? Siz onu göremezdiniz çünkü ışığın ardına saklanırdı.
Reklam
Belki de sadece karnı doydukça insanın ödlekliği artıyordu.
Ağlamanın bir kadın için her daim ulaşılmaya çalışılır bir ruh durumu olduğuna inancım tamdı. Havaya atılan bir cismin yer düşme eğilimi gibi bir şeydi bu.

Reader Follow Recommendations

See All
Anneleri hafta sonları kolay kolay salmazdı onları sokağa. Babaları, seçkin genlerinin ve geçkin günlerinin teminatı veletlerinin nasıl semirdiği görsün de sürdürdükleri köle hayatını bir nebze meşrulaştırabilsin diye. Kadınlara yakışır incelikte bir iş bilirlik. Onları suçlamıyorum ama. O erkekler köleliğe bu kadar gönüllü olmasa hiçbir taktikleri işe yaramaz.
Yalnız, bazı mevtalara ait vesikalık fotoğrafların, mezar taşlarının üzerine hangi akla hizmet yerleştirildiğini pek anlayamamıştım. Üstelik saygıdeğer ölülerin tanıtımı için genellikle gençlik resimleri kullanılmıştı. Belki de yoldan geçerken, mezarlara bakıp onlar ölü, ben ise yaşıyorum diye düşünerek münasebetsizce bir sevince kapılacak saygısızlara, orada yatan kişinin diri olmayı bir zamanlar kendilerinden kat kat daha iyi becerdiğini göstermek amacını taşıyorlardı. Ya da ölüm düşüncesini bilinçaltlarının en derinlerine gönderdikleri dönemlere ait bu resimler, söz konusu kişilerin, bak şimdi ne hale geldiğini göstererek bize bir ders vermeye çalışıyor da olabilirdi. Bu uygulamayı yapanların derdi neydi tam kestiremiyordum ama artık var olmayan bu suratlar, ne yalan söyleyeyim, bende herhangi bir saygı uyandırmadığı gibi, bana "günü yakala" falan gibi şeyler de söylemiyorlardı. Laf aramızda, ölülerin buna bozulacaklarını hiç sanmıyordum. Onların hayatı bu kadar ciddiye alacağını düşünmek bence düpedüz dangalakça bir yaklaşımdı.
Reklam
Paltoyu elinden alıp antredeki sandalyelerden birinin arkasına astım. Doğruca odama girip kendimi iki gece önce Rebi abinin yattığı divana attım. Baktım, şavalak, kapının önünde dikiliyor. Elbette. Kendisine yer gösterilmeden dünyada oturamazdı. İleride evlilik meraklısı kızlar paylaşamayacaktı onu. Hanımların deterjanlarından bekleyeceği her şeye sahipti. "Oturunuz."
Sapı samandan ayırabilecek bir insan evladıyla karşılaşamayacak mıydım şu dünyada?
Bizimkilerin keyfine diyecek yoktu. Birini ezme fırsatını bulduklarında nasıl da parlıyordu gözleri. Üstelik ellerine geçecek hiçbir şey yokken. Sırf birini aşağılamak için yapıyorlardı bunu. Zevkine. Çocuklara bakıp da saflık, masumiyet ve güzellik edebiyatı yapanların aklına şaşarım. Ben bizimkilere bakınca insanoğlunun en alçakça eğilimlerinin
Oturur vaziyette sağ tarafımdaki pencerenin perdesini aralayarak dışarı baktım. Bunu hemen hemen her gece yaparım aslında. Sanki pencerenin öbür yanında Tanrı'yı görüverecekmişim ve o bana her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu açıklayacakmış gibi tuhaf bir hissim vardır. Üstelik keman biçimli kafası ve şakaklarında iyice seyrelmiş saçlarıyla havada süzülürken hayal ettiğim bu Tanrı, üst kat komşumuz Hasan amcaya fena halde benzemektedir. Bunun nedenini kısa bir süre önce anladım. Babam bana Yüce Yaradan'dan söz ederken onun yukarıda yaşadığını anlatmıştı. Benim için yukarıda yaşayan kişi Hasan amcaydı. Neden karısı Sevim teyze değil de Hasan amca? Erkek egemen kültür yüzünden mi? Bunlar nasıl işleniyordu beyinlere? Aniden yorganı kafama çekip tabancayı şakağıma dayadım ve tetiğe bastım. Kafatasımda tatlı bir zonklama hissettim. Fiziksel acı düşünceleri dağıttı. Gerisini hatırlamıyorum.
Üzüntü olmadan yaşayamaz annem. Felaketler onun yaşam kaynağıdır. Sanırım her şey yolunda giderken kendini gereksiz hissediyor. Vardır böyleleri. Haklarını teslim etmek lazım, gerçekten zor durumlar karşısında da şaşılacak denli güçlüdür bu tür insanlar.
Reklam
Maç başlar başlamaz yemiştik golü. Hiç mühim değildi ama. İşte nihayet benim de hayattan bir beklentim vardı. İyi bir orta bekliyordum hayattan. Şöyle gelişine vurabileceğim, kavisli bir orta.
Bayılıyorum bunlara. İlişkileri mutlak bir güvensizlik üzerine kurulu. Her ikisinin de her an birbirlerine her türlü puştluğu yapmaları meşru. Darılmaca, gücenmece yok. Nietzsche'nin üst insanını andıran bir yanları var.
Hiç güvenilir tipler değillerdir anlayacağınız. Sorun değil, en azından insan doğasını gerçekçi bir biçimde yansıtıyorlar.
Gitarlardan çok makineli tüfekler tarafından üretilmişe benzer, bangır bangır bir müzik sesi yükseliyordu.
204 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Oğullar ve Rencide Ruhlar
Oğullar ve Rencide RuhlarAlper Canıgüz
8.2/10 · 10.9k reads
4,469 öğeden 4,321 ile 4,335 arasındakiler gösteriliyor.