Hilal Özdemir

Hilal Özdemir
@CokFuzuli
Sıkı Okur
Yeşil Ördek ... hem boşunaymış sözleri yalan olanın gözlerinde gözyaşının gölgesini aramak...
Reklam
Oğlum Güneş! ... sen kumraldın ama güneşli bir yanın vardı doğuştan, bizi bir daha ay karanlığında buluşturmadığı için ve o sabahlara bir daha dönmeyince birlikte bir daha dünyayı birbirimizin gözlerinde görmeyince güneş de kaldı sokakta, umarım bağışlamıştır bizi ...
Oğlum Güneş! Kim kimin gözleridir artık ve bilmiyorum hangimizin içine bakıyoruz birlikte yıllardır uzaktan baktığımız için mi birbirimize yıllardır bilmediğimiz için mi bir sabah nasıl olur birlikte, ev nasıl uyanır bizden ve güneş haylaz bir oğlan çocuğu gibi kaç kat kilit vursak da üstüne bizden önce nasıl çıkar ...

Reader Follow Recommendations

See All
Keder Odası ... ceviz ağacının bahçeyi yorduğunu o bilir, bir ağacın başka ağaçları yorması ne demek, yaprağı dalını yorar, bazen bir kelimenin gölgesi şiiri nasıl yoruyorsa henüz söylenmemiş şeylerin de ansızın sonu gelir, yağmurlu bir çölde büyüdüm ben de, arasında kaldım kendi sözlerimin, sonuna gittim hiç başlamayan şeylerin ve dönemedim, şiir gibi bitsin diye, ya erken ya geç, ama birdenbire, hikayenin sonunu bekleyemezdim tam vaktindedir çünkü ve beklendiği gibi biter! ... yaz sesinle sevdiğin adamı anlat bana aşk gibi gelir öyle kederlenirim ki ancak bir mutluluğa benzetilebilir yazmasam da olur, bütün aşk şiirleri kederlidir, fakat aşkı bir şiirde unutmamak için ayrılık gerekir! Cevizin yorduğu bahçe gibiyim, yoruldum onun kederinden onu herkes terk etti, yağmur bile, bir de ben terk edemem olmayan çocukluğunun yüzünden gülüşler kovalayan d/üzgünleri gördükçe, onunla çocuk kalmak geliyor içimden işte şuramda duruyor, fakat öyle saf ki, ben artık yetişemem!
163 syf.
·
Not rated
·
Read in 7 days
Aylı Bıçak
Aylı BıçakNecati Cumalı
9/10 · 8 reads
Reklam
Yenginin coşkusu da yenilginin öfkesi gibi bir şey olsa gerek.
Bu iki gün yeyip içmemiş, uyumamış, düşünmüş, düşünmüş, yine düşünmüştü. Bütün yaşamı boyunca hiç anlayamadığı şeyleri anlamaya başlıyordu şimdi. Büyüklü küçüklü sayısız dişlileriyle dönen kocaman bir çark geliyordu gözü önüne. Örneğin bir su değirmeninin çarkı. Dağ eteklerinde dünyadan kopmuş, unutulmuş köylerin, sürekli bir işten yoksun
File benziyorsun be! File de değil, daha beterine! Yüz ev besliyormuş! Seni kim besliyor be? Ha? Sen kolay kolay doyar mısın? Beslediklerinden hangisinin senin gibi hanı, arabası var? Değil paran, senin yüzüne bakmak haram. Senin yüzüne bakmak adamı günaha sokar, cehennemlik eder be! Kel ettiniz koca memleketi, kel! Yemyeşil dağları donsuz gömleksiz bıraktınız! Çırılçıplak bıraktınız! Rezil ettiniz! Parana da sana da... Bu yaşa kadar haram yemedim, yine yemem! Hadi çek arabanı...
Kötülerim! Hepinizi kötülerim! Siz ezdiniz beni! Siz ayaklarınızın altında paspas ettiniz. Siz en küçük bir yardımda bulunmadınız. Almadan hiçbir şey vermediniz bana!.. Nasıl da kendini beğenik, burnu yukarıda yaratıklardı hepsi. Kadını erkeği ile bütün oyuncular, bütün yönetmenler hep öyle yukarıdan bakarlardı ona. Sen, kapının yanında duran... Duymadın mı dediğimi?.. Hadi şekerim bir cigara al gel bana.. Sen kabarık saçlı, neydi senin adın?.. Evet, hep ezmişler, yolunu kapamışlar, önüne geçmişler, hakkını yemişlerdi.
Reklam
Kocası? Daha dün gece yatağında yattığı adam, neden bu kadar yabancıydı ona? Köyden İzmir'e otomobille gidişini ansıyordu da otomobilde, önünde, şoförün yanında oturan adamı duman gibi görüyordu. Ne kadar gözünün önüne getirmek istese duman basıyordu kocasının yüzünü. Sesini, birlikte geçirdikleri altı ayı hep unutmuş gibiydi. Otomobilde, geride, kendi anası ile görümcesi arasında oturuyordu. Kocası ile eniştesi önde şoförün yanındaydılar. Neden yine de o yolculuğu yalnız yapmış sanıyordu kendini? Ağlıyordu sessiz sedasız. Yutkunamıyordu. Eli ayağı kaskatı evinden ayrılmasına yoruyordu ağlamasını. Eli ayağı kaskatı kesilmişti. Görümcesi evinden ayrılmasına yoruyordu ağlamasını.
Sustu bu kez. Selman yanındaydı ya, eli yine onun elinde sayılırdı. Takıldığı yerden kurtulmuş akıyordu küçük çöp. Nereye mi? Bilemezdi ki! Sadece akıp gitmenin, bir hızın tadını yaşıyordu Selman'ın yanında.
Selman yeniden kalkıp gitti. Kadın, alanın ortasında, işten yeni dönen bir taksinin şoförü ile konuştuğunu görüyordu onun. Gözünün önünde gördükçe eli elinde, Selman'ın yanında sanıyordu kendini.
Suyun üstünde suyun akıntısına kapılmış giden küçük bir saman çöpüydü sanki.
Az önce İzmir'den gelmişlerdi. Park kahvesinde o masaya oturmuşlar; erkek iki çay söylemiş, sonra çaylar gelince kendi bardağını iki üç yudumda boşaltıp kendilerini kasabadan köylerine götürecek bir otomobil bulmaya gitmişti. Kadın tek başına kalınca kaybolmuşa dönmüş, oturduğu yerde ufalmış, büzülmüş, masasının üstünde duran çay bardağına bile uzanamaz olmuştu.
4,380 öğeden 4,336 ile 4,350 arasındakiler gösteriliyor.