İlayda

Dış kabukla uğraşan ve içle uğraşmayı aklına bile getirmeyenlerin elinde, gerçek değerinden saptırılan dinler maalesef artık insanları uyandırmaya değil uyutmaya alet olmaktadır. Şüphesiz ki bu dinlerin suçu değil, dinlerin egzoterik halkasından içeriye giremeyen din yetkililerinin marifetidir.
Sayfa 41
Reklam
Hepimiz vahşiye özlemle doluyuz. Bu özlemin kültürel olarak onaylanmış pek az panzehiri var. Bize bu tür bir arzudan utanç duymamız öğretildi. Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık. Ama Vahşi Kadın’ın gölgesi gündüz ve gecelerimiz boyunca pusuya yatmış halde hâlâ varlığını sürdürmekte. Nerede olursak olalım, arkamızda tırıs giden bu gölge kesinlikle dört ayaklı.
Kendimiz olmaktan korkarız, çünkü kendimiz olduğumuzda reddedilmekten korkarız. Reddedilme korkusu, yeterince iyi olamama korkusuna dönüşür. Sonunda olmadığımız biri haline geliriz.

Reader Follow Recommendations

See All
Toplumsal rüya bize nasıl insan olacağımızı öğretir. “Kadın”ın ne olduğunu, “erkek”in ne olduğunu öğreniriz. Tabii yargılamayı da öğreniriz: kendimizi yargılarız, başka insanları yargılarız, komşuları yargılarız.
Batı kültürü insanı her şeyin merkezine koyuyor. Doğayı kendisinden aşağı, kaynaklarını sömüreceği, açgözlülüğünü doyuracağı bir nesne olarak görüyor. Daha... daha... daha fazla kazanmak için doymak bilmeyen hırsıyla çevresine zarar verdiğini, bu zararın kendisi için de bir intihar olduğunu bilmiyor. Oysa bu “ilkeler” kendilerini doğanın bir parçası olarak görüyor. Dünyaya, güneşe, hayvana, ağaca her şeye canlı bir varlık olarak saygı duyuyor. Doğayı yok etmenin kendisini yok etmek anlamına geldiğini biliyor.
Reklam
Reklam
111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.