Hep deriz ya pazartesi yeni hayatıma başlıyorum, temiz bir sayfa açıyorum. Tamamen kendimizi kandırıyoruz. Yeni başlangıç için içinde bulunduğumuz hayattaki her şeyi silip atmak gerek belki biz buna hazırız ama aynı özveriyi hayat bize göstermiyor o bildiği gibi devam ediyor. Yeni başlangıçlar da maalesef sadece bizim hayalimizdeki pazartesilerde kalacak.
İnsanın derdini, mutluluğunu paylaşabileceği biri olması bu hayattaki en güzel hediyelerden biri. Ama bazen öyle çaresiz, umutsuz oluyoruz ki o hediyeyi açmaya gücümüz bile olmuyor.
Bir zamanlar bir cadı tarafından kurbağaya dönüştürülen bir prens varmış. Prens ortadan kaybolunca hizmetkârı Bruno tarafından yas tutulmuş, Bruno o kadar çok yas tutmuş ki kalbinin kırılmaması için üç demir çemberle tutturulması gerekmiş.
Bir gün prens tekrar insan olmuş ve kendine bir prenses bulmuş. Çift Bruno tarafından sürülen at arabasına atlamışlar ve prensin kalesine doğru yola çıkmışlar. Yolculuk sırasında üç kez metalik bir patlama olmuş. Prens ve prenses arabaların parçalandığını düşünmüş, ancak Bruno, sesin sadece kederden kurtulan kalbinden geldiğini söylemiş.
Sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.