İlknur atıcı

İlknur atıcı
@Crknordk
10 November
2 reader point
Joined on June 2017
Deli Çocuğun Güncesi
Deli Çocuğun GüncesiÖzgür Bacaksız
6/10 · 2,711 reads
Reklam
İlknur atıcı tekrar paylaştı.
Çaresizliğin Yazdırdığı Mısralar
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin. Yitirmiş öpücükleri, Payı yok,apansız inen akşamdan, Bir kadeh,bir cigara,dalıp gidene, Seni, anlatabilsem seni... Yokluğun,Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum,kapama gözlerini...
Sayfa 91

Reader Follow Recommendations

See All
"Yazalım Albayım İşte kalem İşte ıstırap...." Oğuz Atay
İlknur atıcı tekrar paylaştı.
Köydeki çocuklara kitap yardımı( Sözde kalmasın lütfen)
Arkadaşlar mardin'de kütüphanesi olmayan bir köy okuluna elimizdeki fazla kitapları göndererek bir kütüphane açmak istiyoruz. Lütfen kitaplığımızda okumuş olduğumuz, faydasızca duran kitaplarımızı gönderelim. Köyde kitap almaya parası olmayan kardeşlerimizin kitap okuyabilmelerini sağlayalım. Eminim herkes en az bir kitap bile gönderirse, cok iyi bir iş çıkarabiliriz. Köy okulu sekizinci sınıfa kadar Türk edebiyatı ve dünya klasiği gönderebiliriz. Gönderemiyorsak bile bu iletiyi PAYLAŞIP daha çok kişinin görmesini sağlayalım. Lütfen yoruma kim kaç kitap gönderebilir yazalım. Adresi bildireceğiz.. Duyarlılığınız için şimdiden teşekkür ederiz.
Reklam
İlknur atıcı tekrar paylaştı.
432 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
Stephen King' in diğer kitaplarını okumamış biri olarak , ahkam kesmeyeceğim. Herhangi bir yazarın kitabı olarak inceleme yapacağım. Bana göre akıcı ve sıkılmadan okunan , bir sayfa sonrası merak edilen, kriminal dizilerine bir bölüm olacak kıvamda bir polisiye roman. Konusu itibari ile ilginç ya da şaşırtıcı değil ama yine de okurken zevk aldım. Üçlemenin diğer kitaplarını da zevkle okuyacağımı düşünüyorum...
Bay Mercedes
Bay MercedesStephen King · Altın Kitaplar · 20141,385 okunma
İlknur atıcı tekrar paylaştı.
Bir Yağmurumuz Olamadı
Caddenin sonuna yaklaştık. Sigara paketini avcuma bıraktı. Çakmağı da uzattı. “sen çıkmaz sokaklardan çıkacak kadar cesur değilsin” sustu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sesi zehir gibi acıydı. Yutkundu. İnce ve kısa parmakları yüzüme yaklaştı. Tenime dokundu. Başını hafifçe sola eğdi, gözleri doldu. Dudaklarımı okşadı “çok sevdiğin kadınlar olsun hayatında, sen güzel seversin”. Onlarca yazımı okumuştu. Hepsinin başka kadınlara yazıldığını bildiği halde, en sevdiği cümleleri seçer, altını çizerdi. Birlikte imla hatalarını düzeltirdik. Boş zamanlarımızda, kordonda çimenlere uzanır, sigaramızı paylaşır, geleceğe dair, bütün hayallerimizi kurgular, detayları konusunda tartışırdık. Benim dediğim olurdu sonunda. Sığındığı limanın bir tuğlasını bile kırmaktan çekinirdi. Titizdi. Bir karışını bilmediği İstanbul’dan en az benim kadar nefret ederdi. Ne zaman İstanbul’dan bahsetsem, hem hayretle dinler hem de ufacık gözlerinin içindeki hayat dolu bakışlarına gölge düşerdi. Zannediyorum, korkuyordu. Sevememiştim, kendime ilk kez bu kadar öfkelendim. Yüzünde huzura dair onlarca tomurcuk vardı, ben hepsini görmezden gelmiştim. Aynı sokakta değildik, olamadık. Benim çıkmaz sokaklarımda dolandı, geç geleceğimi bildiği halde tren garlarına erkenden koştu. En sevdiğim parçaları sevdi, en sevdiğim şehirleri haritalardan ezberlerdi. Pürüzlü gülüşlerinin bir yanına hep beni katmıştı. Bense bir yağmuru ona çok görmüştüm. Yutkunamadım. Pişman oldum. Adımlarım birbirine dolandı. Islak kiremitler kurudu, telefon kulübelerinin kirli camlarını onlarca yağmur yıkayıp geçti. Bir yağmurumuz olamadı..