Seda Karahisar

Seda Karahisar
@Cyanobacteria
“Bir sanat yapıtında,düzenin peçesi ardına gizlenmiş karmaşanın hafif ışıltısını görebilmeli insan.”
Sayfa 205 - Novalis
Reklam
“Güzellik, meçhule açıldığını görür gibi olduğumuz yolun çirkinlik tarafından tıkanmasıyla daralan bir varsayımlar dizisidir.”
“Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım; onlar ruhumuza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır. Ama fesat ya da sadece kayıtsız kadınlara, bizi üzen zalim dostlara daha da çok minnet duyalım. Onlar şimdi tanınmaz enkazlarla kaplı kalbimizi kasıp kavurmuş, ağaçların gövdelerini kökleyip narin dallarını parçalamış, ama tahripkâr bir rüzgâr misali, aynı zamanda hasadı belirsiz iyi tohumlar da ekmişlerdir. Heyhat! Duygu getirdiklerini keyfince alıp götürür; neşeden daha yüce olan keder fazilet gibi kalıcı değildir. Bir gece önce bizi yücelten, hayatımızı bir bütün olarak, bütün gerçekliğiyle, basiretli ve samimi bir merhametle görmemizi sağlayan trajediyi ertesi sabah unutuveririz. Bir kadının ihanetini, bir dostun ölümünü belki bir yıl içinde atlatırız. Rüzgâr bu düşler enkazının, solup gitmiş mutluluk talaşlarının ortasında iyi tohumu gözyaşı selinin altına ekmiştir, ama gözyaşları o kadar çabuk kurur ki tohum yeşermeye fırsat bulamaz.”

Reader Follow Recommendations

See All
“Bazı esprili, şefkatli, doğal bir seçkinliğe sahip, ama alenen hiçbir ahlaksızlıkta bulunmasalar ve tek bir ahlaksızlıklarından söz edilemese bile her türlü ahlaksızlığa yatkın insanlarla hayat tuhaf şekilde kolay ve hoştur. Esnek, esrarengiz bir yanları vardır. Ayrıca sapıklıkları, gece bahçelerde gezinmek gibi, en masum eylemlerine bile bir çeşni katar.”
“Ama bir inanç yok olduğu zaman, yeni şeylere gerçeklik kazandırma gücümüzü kaybettiğimizde, bunun yokluğunu telafi etmek üzere inancımızın bir zamanlar hayat verdiği eski şeylere fetişistçe bir bağlılık, sanki ilahi güç bizim içimizde değil, onların kendisindeymiş ve inançsızlığımız tesadüfi bir sebepten, tanrıların ölümünden kaynaklanırmış gibi, gitgide güçlenerek varlığını sürdürür. Ne korkunç bir şey! diyordum kendi kendime. Bu otomobillerde eski arabaların zarafetini bulmak mümkün mü? Herhalde benim artık yaşım geçti, ama kadınların, kumaştan bile olmayan elbiselerin cenderesine girdikleri bir dünya, bana göre değil. Kızaran narin yaprakların altında bir araya gelen şeylerin hiçbiri artık yoksa, eskiden onların çerçevelediği zarafetin yerini şimdi bayağılık ve çılgınlık almışsa, bu ağaçları ziyaret etmenin ne anlamı var? Ne korkunç şey! Zarafetin artık bulunmadığı günümüzde tek tesellim, eskiden tanımış olduğum kadınları düşünmek. ”
Reklam
“Ne var ki, uzak bir geçmişten geriye hiçbir şey kalmadığında, insanlar öldükten, nesneler yok olduktan sonra, bir tek, onlardan daha kırılgan, ama daha uzun ömürlü, daha maddeden yoksun, daha sürekli, daha sadık olan koku ve tat, daha çok uzun bir süre, ruhlar gibi, diğer her şeyin yıkıntısı üzerinde hatırlamaya, beklemeye, ummaya, neredeyse elle tutulamayan damlacıklarının üstünde, bükülmeden, hatıranın devasa yapısını taşımaya devam ederler.”
Yky YayınlarıKitabı okudu
“Tek başınalığın kaygısını, sürekli kışkırtılan oyalanma ile önlemek, Kierkegaard’ın güzel bi teşbihle belirttiği gibi, geceleri tencere tava çalıp kurtları uzak tutmak için yeterince patırtı çıkartmaya çalışan ilk Amerikan göçmenlerinin tavrıdır.”
Sayfa 94 - Metis yayıneviKitabı okudu
“İnsanoğlunun daha üstününü tadamayacağı iki çeşit mutluluk vardır: Biri, yaşamın özünü kavramaya çalışarak özgür ve derin düşünmek, ikincisi de dünyanın hır-gürüne boş vererek yaşamak.”
“Ölüm herkesin başında, ama herkesin ölümü kendine göre. Olsun, güneş gene de ısıtıyor kemiklerimizi.”
“ Erkek, yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu için. İkisi de hayal kırıklığına uğrarlar.”
Sayfa 52 - Lord HenryKitabı okudu
Reklam
“Gençlik nedir? Bir rüya. Aşk nedir? Rüyanın özü.”
“Aşkta sadık olanlar aşkın yalnızca uçarı yönlerini bilirler; aşkın trajedilerini bilenlerse vefasızdırlar.”
Sayfa 20 - Lord HenryKitabı okudu
“Gizli kalmış hiçbir şeyin olmaması ihtimalinden daha dehşet verici şey yoktur. Mutlu bir evlilikten daha büyük bir skandal olamaz.”
“Ceza, "varlıklılar"ın oluşturduğu azınlığı "yoksullar"ın oluşturduğu çoğunluğa karşı koruma önlemidir (ya da öyle düşünülmüştür) ve yetkenin cezalandırma gücünün simgesidir. ”
Sayfa 139Kitabı okudu
“Kötülük, insanın insanlık yükünden kurtulma yolunda giriştiği trajik çabada kendisini yitirmesidir.”
Sayfa 168Kitabı okudu
Kişi, bağımsızlığa ve emretmeye belirlenmiş olmak için, kendi koyduğu sınavlardan geçmeli; bunu da doğru zamanda yapmalı. Belki de oynanabilecek en tehlikeli oyun oldukları halde, kendi koyduğu sınavdan kaçmamalı ve son olarak, bunlar sadece kendi tanıklığımızda, başka bir yargıç bulunmadan yapılan sınavlar olmalı. Bir kişiye bağlanıp kalmamalı: - en sevilen kişi bile olsa, - her kişi bir hapishanedir, bir kuytudur da. Bir vatana bile bağlanıp kalmamalı: en çok acı çeken, yardıma en çok ihtiyacı olan olsa bile, - yüreğini muzaffer bir vatandan kopartmak daha kolaydır. Bir merhamete bağlanıp kalmamalı: bir tesadüfün bize çektikleri ender eziyetleri ve çaresizliklerini gösterdiği yüksek insanlar söz konusu olsa bile. Bir bilime bağlanıp kalmamalı: kişiyi en değerli, tam da bizi bekliyor görünen buluşlarla cezbetse bile. Kendi kurtuluşuna bağlanıp kalmamalı, altında hep daha fazla şey görmek için hep daha yükseğe uçan kuşun o şehvetli uzaklığına ve yabancılığına: - uçanın tehlikesi. Kendi erdemlerimize bağlanıp kalmamalı ve bir bütün olarak, herhangi bir ayrıntımızın, örneğin “misafirperverliğimizin” kurbanı olmamalıyız: kendilerine karşı müsrifçe, adeta kayıtsızlık içinde davranan ve liberallik erdemini bir günah boyutuna vardıran yüksek türden zengin ruhlar için tehlikelerin en tehlikelisidir bu. Kendini korumasını bilmeli: en zor bağımsızlık sınavı.
Sayfa 49 - Türkiye İş Bankası, Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“ Sevilen kadın bütün kadınların en güzeli değil midir? “
“ Şimdi bariz ve açık olan, geçmiş ya da geleceğin var olmadığıdır ve üç zamandan- geçmiş, şimdi, gelecek- söz etmek yanlış bir dil kullanmaktır. Belki de şöyle söylemek doğru olur: üç zaman vardır, biri olmuş olanların şimdisi, bir şimdi olanların şimdisi bir de olacakların şimdisi. Ruhta zamanın bu üç veçhesi vardır ve bunları da başka bir yerde görmüyorum. Geçmişi düşünen şimdi anıdır, şimdiyi düşünen şimdi farkındalıktır, geleceği düşünen şimdi de beklentidir. “
Sayfa 38 - Aziz Augustinus, Alfa|bilim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Evvel zaman içinde, iki sucuk makinesi varmış; yalnızca, domuz etini en lezzetli sucuk haline getirmek amacıyla yapılmışlar. Bunlardan birisi domuzdan hoşlanmış ve sayısız sucuk yapmış; diğeri şöyle diyormuş: “Benim için domuz nedir ki? İşleyişim herhangi bir domuzdan daha ilgi çekici ve güzeldir.” Bu düşünceyle domuz etlerini geri çevirerek kendi içini incelemeye koyulmuş. Ama doğal olarak, besininden yoksun kalınca çalışamamış ve kendisini ne kadar çok incelediyse o kadar boş ve budala olduğunu görmüş. Bir zamanlar tadına doyum olmaz sucuklar yapan o güzel makine artık hareketsiz duruyor, neler yapabileceğini kestirmekte güçlük çekiyormuş. Bu ikinci sucuk makinesi, hoşlanma duygusunu yitirmişe, birincisiyse bu duyguyu sürdürmüş olana benzer. Beyin, kendisine sunulan malzemeyi şaşılacak alaşımlar halinde birleştirme gücü olan garip bir makinedir, ama dış dünyadan malzeme almayınca güçsüzleşir, üstelik sucuk makinesinin aksine kendi gerecini kendi ele geçirmek zorundadır. Çünkü olaylar, ancak onlara ilgi duyarsak deneyimlerimiz haline gelirler, yani bizi ilgilendirmiyorlarsa, onlardan hiçbir şey elde etmiyoruz demektir. Şu halde, bütün dikkatini kendi içine çevirmiş olan, orada ilgisini çekecek hiçbir şey bulamaz, ilgisini dışarıya yöneltmiş olan ise, ruhunu incelediği ender dakikalar sırasında, orada, çok çeşitli ve ilgi çekici öğelerin ayrışmakta, sonra da çok güzel ya da öğretici şekillerde yeniden düzenlenmekte olduklarını görecektir.
Sayfa 121 - Say YayınlarıKitabı okudu
Günah Duygusu
Günah duygusunda aşağılık bir şey, bir kendine saygı noksanlığı bulunmaktadır.
Sayfa 83 - Say YayınlarıKitabı okudu
Bir şeyin tekrarlanabilme olasılığı ne kadar fazlaysa, ‘ilk’ bir o kadar anlam yitirir, olasılık ne kadar azsa, bir o kadar anlam kazanır ve diğer taraftan, ilk, kendini ilk kez dışavururken ne kadar anlam taşırsa, tekrarlanabilme olasılığı bir o kadar azalır. Ve hatta sonsuz bir şey ise, o zaman tekrarlanabilme olasılığı tümüyle ortadan kalkar. Dolayısıyla insan ilk aşkından bir daha hiç tekrarlanmayacakmış gibisinden, bir nebze hüzünlü bir içtenlikle bahsedince, bu, hiçbir şekilde o aşkı küçümsemek olmaz, onu ebedi güç olarak derinlemesine övmek olur.
Sayfa 49 - Alfa yayıneviKitabı okudu
Romantik aşkın tadından anlayanlar evlilikten fazla hoşlanmaz, diğer taraftan, işin daha kötüsü, birçok evlilik insan varoluşunun şüphesiz ki en harikulade yanı olan derin erotizm olmaksızın kurulur.
Sayfa 37 - Alfa yayıneviKitabı okudu
Reklam
Talih ve Felsefe
İnsan hayatının ömrü bir nokta, varlığı değişip durmakta, duyuları buğulanmış, vücudu tümüyle çürümeye haiz, pek mühim ruhu bir damla nefes, talihini öngörmesi zor, bırakacağı iz belirsiz… Peki ona bu hayatta yön gösterecek ne var? Yalnızca ama yalnızca tek bir şey, Felsefe.
Sayfa 115 - Marcus AureliusKitabı okudu
İkinci Bölüm
Hep yalnızlığını çektiğimizi bilmediğimiz bir şey yüzünden yalnızız.
Sayfa 119 - David Foster WallaceKitabı okudu
İnsan Kıyafetleri
İnsanlar mimari ya da radyoaktif olmayan izotopik helyum bazlı yakıtlar hakkında bilmedikleri şeyleri kıyafet bilgileriyle telafi ediyorlardı.
Sayfa 25 - Andrew Martin, Domingo yayıneviKitabı okudu