Zamanın acımasızlığı, insanın acizliği, haksızlığa karşı bakışı konuşuluyor, söylenemeyenler, acılar, yürekte tutuşanlar, üstü kapatılanlar, yaşanan küçük mutluluklar..
Eskiden gazetecilik yapan Oktay emekli olup Urla'ya dönmüştür. Zamanında yanında stajyer olarak başlayan ve sevdiği filiz ile hiç bir zaman sevgili olamamıştır fakat bağlarıda kopmamıştır.
Oktay'ın üvey annesi Nona'nın herkesten gizlediği gerçek kimliğini birlikte bir kitap haline getirirler kitapta 80 darbesi, gazetecilik,mesleğinin zorlukları savaşlar, sağcı solcu davaları, Türk yunan hikayesini çok güzel bir dil ile irdelemiş yazar .
Kendi kendimizle konuştuğumuz bu yüzden de yaşanması mümkün şeyleri, içimizde konuşup, söyleyemediğimiz için yaşayamadığımız bir ömrü bu şekilde yaşayıp tüketiyoruz. Eminim herkesin sadece kendi içinde kalan, söyleyemediği bir çok sözleri, cümleleri vardır.
İnsanı sarıp sarmalayan, akıcı, okurken sıkmayan devamını merak ettiren bir hikayeye başlayım alsın beni götürsün derseniz tam ona uygun bir türden. Kitabı okurken karakterlerin duygularını yaşıyorsunuz adeta.
Söylenmemiş sözler hepimize çok şey söylüyor bu sözler çok kıymetli, duymak isteyene.
Kitaplarla kalın,
Keyifli okumalar.