Sanırım aşkı en yanlış anlatan kitap olsa gerek. Aşk, birisi için yaşamak veya tüm yaşamını ona dönüştürmek değildir diye düşünüyorum. Haliyle bu denli psikolojik bir bağımlılık ve kişisel yoksunluk aşk olarak nitelendirilmemeli. Kitapla olan en büyük sorunum bu oldu.
Oldukça spritüel olan insanlar bunu aşk olarak görüyor olabilir ama aşk dediğimiz netice de hormonsal ve zihinsel bağlamlardır. Ve merak etmeyin bunu bilmek yaşamı, birçok insanın düşündüğünün aksine, zevksizleştirmez. Ve kitapta olan kadar çok bağımlılık ve kişisel yoksunluk duygusuna aşk olarak bakmamanızı öneririm zira hayattaki en önemli şey aşkınız, hisleriniz değildir, sizsiniz.
Kitabın edebi değeri gayet güzel. Böylesine çok psikolojik rahatsızlığı olan bir bireyi, ben böyle nitelendiriyorum, size çok iyi aktarıyor. Bu sebeple hissetme ve ana karakterin yerine geçme konusunda size bir zorluk çıkarmadığını rahatça söyleyebilirim. Sadece akış konusunda biraz aceleci davranılmış gibi. Onlarca yılın bir kaç cümleyle geçiverdiğini hissediyorsunuz ama bunun da okuma zevkinizi çok etkileyeceğini sanmıyorum.
Kitabınızı öneriyorum veya önermiyorum gibi bir şey söylemeyeceğim çünkü tam anlamıyla arasında kaldım. Sadece kitaptaki hikayenin aşk olmadığının farkına vararak okuyun. Kişisel yoksunluk yaşamadan hayatınızın merkezine birilerini geçirmeden ve bağımlılık hissi duymadan aşık olmalısınız. Kölevari bir tasnif ediliyor, ki kitapta da söylenir, ve beynelmilel, bunun yanlış olduğunu söyleyebilirim.