Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

A.

A.
@Demha_
Omnes vulnerant ultima necat
63 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sabitlenmiş gönderi
Manzara.
Âmâ olmak Dünya'da en çetin imtihanlardan biri olarak görülür, ki öyledir de hakikaten. Lâkin hayatta her yoksunluğun insanı yönelteceği başka bir odak noktası da vardır kanımca. Seslere, hislere ya da kendi içine dönebilir mesela bir âmâ. Peki halihazırda dış dünyaya ilgisi olmayan kişi can yarasından kendi içine de dönemez hale gelince ne olur istikameti?
Reklam
Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum.
Gerçekten de hiçbir zaman yüzleri hatırlama konusunda iyi olmadım. Benim işim daha çok numaralar ve adreslerdi. Yüzlerin hepsi birbirine benziyormuş gibi geliyordu bana. Bir zencinin beyazları birbirine, bir beyazın sarı ırktan olanları birbirine benzetmesi gibi. Tabiî onların bir özrü vardı. Ne de olsa farklı ırklardandılar. Ama ben de bütün insanlıktan farklıydım. Farklı bir ırktandım. Onlar gibi görünsem bile, beynim onlarınki gibi çalışmıyordu. Dolayısıyla bütün insanlar aynıydı benim gözümde.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hepimiz şizofren olsak hatalarımızı çok daha kolay görür ve eleştiririz gibi
O hasta. Çok hasta. Ne yaptığını bilmiyor. Hayata geldiği için senden özür diliyorum. O çok hasta...
Çevreme baktım. Kimse yokluğunu hissetmiyordu. Ben de unutmaya başladım. Kadını kemerimle bağladığımı, Kinyas’ın silahıyla yarım saat boyunca Rus ruleti oynadığımızı ve hepsinden önce bana âşık olduğunu söylediği anı...
Reklam
Bazı şeylerin hiç değişmediğini görmek güzel. Aynı dünyada yaşadığımızı hatırlatıyorlar bana. Dünyadaki tek değişmeyen olmak büyük yalnızlık çünkü. Ve böyle birkaç destek iyi geliyor. Yalnızlık denizinin o pürüzsüz, akıntısız yüzeyi biraz da olsa bulanıyor.
On dört yaşımdayken gittiğim okulda bir kız vardı. Adı Eflâ. Siyah büyük gözleri bana bakardı. Ona birkaç hikâye anlattım. Anladığım kadarıyla çizdim hayatı göğsüne. Bir ay boyunca bana âşık kaldı. Sonra bıraktı elimi. Ben düştüm. Defalarca buldum onu. Gittim peşinden. Sevgilim olması için para teklif ettim. Aşkım dışında bütün dünyayı teklif ettim. Hatta on yedi yaşımdayken İstanbul’da karşılaştığımızda beni dudağımdan öpmesi karşılığında ona arabamı vereceğimi söyledim. Hâlâ siyah ve iri olan gözleriyle bana bakıp “Bir içki ısmarlasan daha iyi olur!” dedi. İşte, ben o kıza âşık olabilirdim. Gerçek bir duyguya hiç bu kadar yaklaştığımı hatırlamıyorum. Yıllarca sevişmemiş birinin orgazmına benzerdi, şimdiye kadar hiç harcamadığım bedenimdeki olanca sevgiyle onu süslemek...
Kendisini, uzaydan dünyaya düşmüşçesine yalnız hisseden bir adama ilgisini çekebilecek ne anlatılabilirdi ki?
Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar. Ama uyuyabilmek için yapmayacakları şey yoktur. Yalanlarını kendilerine unutturmak için...
Ama biliyorum, izin vermeyecek insanlar rahatça kendimizi yok etmemize. Arkadaş olacaklar. Âşık olacaklar. Sırdaş kesilecekler başımıza. Robinson’un bile yanına Cuma’yı veren dünya, üzerinde yaşayan bütün insanları tanıştırma gibi hastalıklı bir saplantıya sahipken uzak kalmamız çok zor olacak gündüzün ve gecenin seslerinden...
Reklam
Kendimi o kadar garip hissettim ki, tamam, dedim. Her şey bitti! Buraya kadar. Ben teslim oluyorum. Dünya düzenine, insanlara bedenimi teslim ediyorum... Kayra’yı orada bırakıp kasabanın tek karakoluna girip yüksek sesle, “Beni tutuklayın! İşte geldim!” diye bağırdım. Hakkımda hiçbir suçlama yoktu. Beni dışarı atmaya çalıştılar. Direndim.
891 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.