Annemin-babamın doğum günü hediyesi olan bu eseri, zamanımın bol olduğu şu günlerde listenin başına aldım. Çünkü uzun zamandır aklımdaydı.
Sefil deyince yoksulluk, muhtaçlık gelir akla ama sefilliğin bir çok çeşidini görüyorsunuz. Bir din adamının sefilliği, bir çocuğun sefilliği, bir dilencinin bir albayın sefilliği ve en önemlisi, belki de diğerlerine zemin hazırlayan sefillik; vicdan sefilliği.
Çok başarılı olay örgüsü ile akıcı bir şekilde ilerleyen eserde bazen bir aşkın, bazen bir savaşın, bazen polisiye bir olayın içinde ya da bir mahkeme salonunda buluyorsunuz kendinizi. Her açıdan muhteşem doyum:)
Yine de çok ayrıntıya girip, geniş geniş bilgilendirdiği için sıkıcı bölümleri de yok değil. Ama bu da dünyada yazılan ilk sosyal roman özelliği taşıyan bu eserde Hugo’nun anlatmadan geçemediği, kendi deyimiyle bilgilendirmeden geçerse okuyucuya haksızlık olarak düşündüğü için okuyucu bunu hoşgörü ile karşılayabilir:)
Toplumdaki adalet, özgürlük, eşitlik gibi kavramları cesurca ele alan yazar, okuyucuyu yaşadığı toplumu eleştirel bir gözle sorgulamaya teşvik ediyor.
Özetle 1800’lerden günümüze kadar gelen bu eserin mutlaka bize söyleyecek bir şeyleri vardır. Onca yolu boşa gelmiş olamaz, sadece onu dinleyelim:)