İhsan Süreyya Sırma İslam Tarihi demek yerine Müslümanların Tarihi der. Gerçekten de imametin saltanata dönüştüğü, müslümanın müslümanı öldürdüğü, Kabe'ye saldırıldığı, sahabenin fitneye sebep olmamak için yapılan zulümler karşısında birşey yapamadığı, itiraz edenin isyancı olduğu garip bir dönem Emeviler dönemi. Kitap bütün bu olayları üstünkörü anlatıyor. Yer yer Haccac iyi bir insan mıydı diye bile düşünüyoruz. Yazar Emeviler dönemi tarih yazımının genelde Şiiler tarafından yazıldığını, bu yüzden oldukça yanlı olduğunu ifade ediyor ve pek suya sabuna dokunmadan anlatıyor yaşananları . Bazı şehirler kaynarken, bazı şehirler ilmin merkezi oluyor. İslam sanatının ilk örnekleri Bizans, Sasani ve Türk etkisinde oluşuyor. Hasan Basri, Ebu Hanife bu dönemde yetişiyor. Mezhep ayrılıklarının tohumları bu dönemde atılıyor. Kabilecilik, güç, iktidar ve din(!) savaşları Emevilerin sonunu getiriyor. İslam tarihi okumalarına Abbasiler ile devam edeceğim.
Bir kitabımızı daha grubumuzla tahlil ettik. 50 kısa biyografiden bize, adını daha önce hiç duymadığımız Etiyopyalı alim Emin Harari'nin şu anektodu kulağımıza küpe olarak kaldı. " Dışarıda ne yaşanırsa yaşansın istikametinizi bozmayın işinize bakın ve programınıza odaklanın.Kalıcı eserler bırakmaya, insan yetiştirmeye ve nesilleri ıslah etmeye yoğunlaşın. Tüm bu karmaşa ve boğuşmadan geriye kalacak olanlar yalnızca faydalı eserdir, yetişmiş insandır, bozulmamış nesillerdir."
İslam öncesi Araplarda şiirin ne kadar önemli olduğunu okumuştum, ama bu kadar olduğunu tahmin edemezdim. Doğrusu kitap boyunca geçen o bitmek bilmez aşk acısı bana fazla arabesk gelse de kurgu harika idi. Arabistan'da başlayan hikaye bizi İran'da esir etti, eski Türk diyarlarında savaştırdı ve farklı kültürlerin diyarında gezdirdi. Hikayeyi anlatırken , aşkı, hüznü, acıyı, savaşı, tarihi, Peygamberi en çok ta şiiri ve şairi masalsı bir anlatımla okuyoruz, hatta izliyoruz. Çünkü okurken, cümleler zihnimizde film gibi oynuyor. Gözyaşları ile bitirdim ..
Değerli yaralar alt başlığı ile bu öyküler, evet, yaralarımızı anlatıyor. Kintsugi kırık çömleklerin kırılmış yerlerini onarma sanatı imiş. Bir nesnenin kırılmasını ve onarımını, gizlenecek bir şey olarak değil, o nesnenin geçmişinin bir parçası olarak ele alma düşüncesini ifade edermiş. Ama ah o yaralar, okurken kah güldüm kah ağladım. Uzun zamandan sonra öykü okumak çok iyi geldi.