Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!
sen başkasının ateşine gittiğin günden beri
bağdatlı ruhi gibi bağırdım her gece:
künc-i mihnetde rakîbâ beni tenhâ sanma
yâr ger sende yatursa elemi bende yatur
duydun mu,
bazı gazellerin kahrıyla büyüdü
içimdeki çukur.
“...
artık çırpınan bir kuşun kalbiyle uyanıyorum/
canımı demirle acıtıyor kaldığım yerden devam edemediğim rüyalar/
sonra anlıyorum ki hiç bir şeye kaldığı yerden devam edemiyormuş insan /
kaldığın yerde bitiyormuş her şey /
kaldığın yere kadarmış bazı güzel zamanlar/
... “
LEVHA XI
...
Bir sır olarak anlayacaksın ki , zulüm ilahidir, mübarektir.
Bir kutsama biçimidir
Tanrı zalimler eliyle bize ulaşır , acıyla öğreniriz
Unutmayacaksın , acıyla öğrenmek uzun nesiller boyu toprak edinmek demektir.
Ekmek yemesini , şarap içmesini ve bilhassa öldürmesini öğrenmeli...
LEVHA XI
... Sonra şehadet ediyor tetik parmağıyla
durmaksızın uzayan gölgesiyle Asya arasında bir yerde
görünmeyen, sessizlik içinde bir yeri işaret ediyor
“İşte orada”
Demek ki tam orda.
Nereye dönerse dönsün işaret parmağı
yüreğimizi gösteriyor
Demek ki tam orada, bir kule yükseliyor kızgın güneşe doğru, yalnızlığımız yükseliyor.
Bir soy olarak yalnızız, kuşatılmışız
Demek ki bin yıllık testi kırıldıktan sonra
yollarda ve kapılarda mukim ejderden başka kimselerin olmadığı bir yerdeyiz
Gerçekte evimiz olmayan bu evdeyiz
yer yok, diger yok , meyger yok
özleyecek bir ülke yok ...”
Kar Yağarken Pencere
...
dünya tuhaf değil mi
kızarmış ekmeğe tereyağ sürer gibi
çocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için.
bir istek ki dövüp duruyor bizi
oynaşıp duruyor bizi
oynaşıp duruyoruz kapkaranlık sularda
kirletmek için o bembeyaz gömleği...
TEKNENİN ÖLÜMÜ
Kara yakındı önce, hem çok yakın,
Elimi uzatsam tutardı.
Yıldızsız teknemdi inip çıkan gece,
Kurumuş gece, kum, kömür, arduvaz...
Kara yakındı önce, hem çok yakın,
Denizleyin inip çıkan önümde
PEYV
devê gur girêbide, devê gur girê..
lê hema ez, bi vî ziman û zêna folklorik
siwar im li hespê gotinokan
peyvên min li dorhêla bajêrên mezin
wek nameyeke wenda ji dema xwe dûr
kî mir kî çû kî ma nizanimpeyvên min di hingora serdemê de bêmefer
nikarim bêjim ez ji te hez dikim
te ez kuştim rast e, aşiqê te rat e
peyvên min wekî min şel û şat in
li ber sekeratên demê her disojin wekî mindi cîhana wergerê de bê zar im bê ziman im
peyvno, werin min hilgirin û bibin
Bir Yanlışlık Var
Bir yanlışlık var bu işte,
Bir sağırlık,bir körlük var.
Saydığım kadar topladığımı,
Sayamadığım kadar dökmüşlüğüm var.
İdrâk edemediğim,etsem de kabullenemediğim,
Bir yanlışlık var bu işte.
İBRAHİM
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
HİÇ OLMAZSA
usta ve yenik olmaktansa
acemi bırak tanrım
yüzüm olsun
hiç olmazsa
Her şeyi örter kendisiyle
ağız ağza verip bir mağarayla
yakışsın ona şa(y)irlik
hiç olmazsa
Madem ki dil ölü ve ten kıştır
ılık bir damar kalsın kişinin
derisinin altında
hiç olmazsa