Hazin tâlih: Eşraflarını öldürmüş olduğu Suriye'de, Cemâl Paşa'yı seven ve arıyan çoktur. Cemâl Paşa, Bolşevikler hesabına on binlercesine kendi eli ile hayat vermiş olduğu Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
Cemâl Paşa bir taraftan zor, bir taraftan imar ve ıslah siyasetleri kullanarak, Araplık cereyanının durdurulacağı fikrinde idi. Devletten en yüksek rütbe ve menfaatler koparıp, Osmanlı İmparatorluğu birliğini bozmağa çalışanları bir türlü affetmemiştir.
İstanbul'un bu işte Cemâl Paşa ile zıt gittiği yanlıştır. Enver ve Talât Paşalar, esasta, onunla birlik idiler. Hiçbiri vatan ihanetinin cezasız bırakılmasını istememiştir.
Sayfa 45 - Milli Eğitim Basımevi- Devlet Kitapları, 1000 Temel EserKitabı okuyor
Yeni muhafazakârlar, Tarih'in tereddütlerine karşı korunmak için, ABD dış ve askeri politikasının "ilk hedefinin", "eski Sovyetler Birliği bölgesinde veya başka bir yerde, eski Sovyetler Birliği'nin tarzında bir tehdit oluşturacak (ABD'nin tek taraflı hareketine karşı) yeni bir rakibin yeniden ortaya çıkmasını önlemek" olduğunu saptamıştır. "Bu hedef, yeni bölgesel savunma stratejisinin altında yatan ve birleştirilmiş bir kontrol altında kaynakları global güç oluşturmaya yetecek herhangi bir saldırgan gücün bir bölgeyi ele geçirmesini önlememizi gerektiren baskın bir düşüncedir." "Saldırgan güç", Washington'un dış politikasından bağımsız bir dış politikaya sahip olmaya yetecek güçte bir ülkedir.
Bu doktrin, Wolfowitz Doktrini olarak bilinmektedir. 1992'de Savunma Müsteşarı Paul Wolfowitz tarafından yazılmıştır. Kullandığı dil leş gibi Amerikan emperyalizmi koktuğundan, belge daha diplomatik terimlerle yeniden yazılmış ancak içerik değiştirilmemiştir.
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının, nükleer savaş olasılığını artırmış olması tarihin bir ironisidir.
1991'de Sovyetlerin yıkılması, ABD'nin dünya hegemonyasının yeni muhafazakâr doktrinini ortaya çıkarmıştır. Bu doktrin, ABD dış ve askeri politikasının temeli haline gelmiştir. Doktrin, "tarihin sonu"nu duyurmakta ve bununla, "Amerikan demokratik kapitalizmi"ne hiçbir uygun alternatif olmadığını kastetmektedir. Aslına bakılırsa, tarih, proletaryanın değil Amerikalı kapitalistlerin tarafını tutmuştur.
Kişilerin önemi yok. Önemli olan şablonu görmek. Nerede Amerikan sivil toplum sırtlanları, nerede Amerikan, İngiliz istihbaratı nerede sorunlar tavanda, medya kargaları meydanlardaysa, nerede kan yeri göğü sarmış, insanlar yerlerinden yurtlarından olmuşsa, orada Birleşmiş Milletler’in sahne yüzü “iyi niyet elçisi” Angelina Jolie ya da diğerleri…