Böylesine çaplı bir esere inceleme yazmaya kalkmak haddini bilmezlik değilse de en azından hafif bir delilik işareti kabul edilmelidir. Bunu söyledikten sonra da iddialı bir incelemeden çok yazarına ve eserine saygımızı sunmak için bir çabaya girişelim.
Foucault'nun Sarkacı (İtalyanca özgün adıyla "Il Pendolo di Foucault"), aslında
Doğrusunu isterseniz Büyük Sır Üstadı – 137’yi okuduktan sonra serinin diğer 2 kitabı Işık Bakiresi’nin Yolu ve Kali’yi hemen okuyup buraya hemen bir inceleme yazabileceğimi düşünmüştüm. Kitapları içercesine okudum ama inceleme yazmam mümkün olmadı çünkü ikinci kere okuyup hazmetmem gerekti. Hala da hazmetmiş sayılmam. Belki de bu 3 muhteşem
Doğrusunu isterseniz Büyük Sır Üstadı – 137’yi okuduktan sonra serinin diğer 2 kitabı Işık Bakiresi’nin Yolu ve Kali’yi hemen okuyup buraya hemen bir inceleme yazabileceğimi düşünmüştüm. Kitapları içercesine okudum ama inceleme yazmam mümkün olmadı çünkü ikinci kere okuyup hazmetmem gerekti. Hala da hazmetmiş sayılmam. Belki de bu 3 muhteşem
Doğrusunu isterseniz Büyük Sır Üstadı – 137’yi okuduktan sonra serinin diğer 2 kitabı Işık Bakiresi’nin Yolu ve Kali’yi hemen okuyup buraya hemen bir inceleme yazabileceğimi düşünmüştüm. Kitapları içercesine okudum ama inceleme yazmam mümkün olmadı çünkü ikinci kere okuyup hazmetmem gerekti. Hala da hazmetmiş sayılmam. Belki de bu 3 muhteşem
Anlayacağınız, Sofia bu kütüphanede kendini inşa etmişti. Harcında katkısı olan tüm bu sanatçıları kendi ailesindenmiş gibi görür, onları çok iyi tanıdığını, anlattıklarını kavradığını düşünür, onlarla dertleşir ve fikir alışverişinde bulunurdu. Girdiği büyülü dünyanın içinde kurguladığı hayalî oyunlarda, kendini onlarla birlikte yaşıyormuş gibi
Ruhunda eril ve dişil güçler aynı anda var olma savaşı veriyorlardı ama bu sıradan bir çekişme sayılamazdı, bu Titanların meydan savaşıydı. Doğanın yeni bir buluşu olduğu için henüz çok zayıf ve kırılgan olan ego bilincinin, bu kozmik savaşa karışmaya yeltenmesi bile sonsuzluğun karanlık dehlizlerinde yitip gitmesiyle sonuçlanabilirdi. Üstelik insanın o sığ aklı, cennetin uçsuz bucaksız yemyeşil yaylalarından, cehennemin zifirî karanlık dehlizlerine kadar uzanan Eros’un faaliyet alanını kavramaya kifayetsizdi. Burada iyi ve kötü, güzel ve çirkin, haz ile acı birlikte var olabiliyorlardı.
Sayfa 49 - Bilinçdışı Yayınları, Hervé M. AbajoliKitabı okudu
Gabriel’in sanki dünyadaki en güzel tene, en güzel göğüslere bakan yarı aralık gözlerinin, şefkate eşlik eden mutlak bir güç ve ondan daha muazzam bir fethetme isteği barındırdığını ömür boyu hatırlayacaktı.
Bilinçdışı Yayınları, Hervé M. AbajoliKitabı okudu
Doğrusunu isterseniz Büyük Sır Üstadı – 137’yi okuduktan sonra serinin diğer 2 kitabı Işık Bakiresi’nin Yolu ve Kali’yi hemen okuyup buraya hemen bir inceleme yazabileceğimi düşünmüştüm. Kitapları içercesine okudum ama inceleme yazmam mümkün olmadı çünkü ikinci kere okuyup hazmetmem gerekti. Hala da hazmetmiş sayılmam. Belki de bu 3 muhteşem
Sonraki durak New York Saint Patrick katedralinin günah çıkarma odasıydı. Heyhat, ikinci tercihini Katolik bir cemaat yönünde kullanması birincisinden daha büyük bir talihsizlikti. Bir haftaya kalmadan aklı ile kendisine dayatılan dogmalar arasında sıkışıp kalmıştı. Doğrusunu isterseniz dünyada sıkıştırılmaya gelmeyecek biri varsa o da R.G. idi. Sonucu tahmin edersiniz. Sonra sırasıyla Baptist, Methodist, Lutheryan ve Presbiteryanları denedi. Hatta daha da ileri giderek Mormonlar, Episkopallar, Yehova Şahitleri, Mennonitler, Amişler, Congregationaller, Quakerler, Reformcular, Nazarinler, Ortodokslar ve Adventistlere bile uğradı. R.G. müthiş sabırlı biriydi ama sonuç değişmedi. Sonrası biraz bulanık. R.G.’yi Hindistan’a giden gemiye bindiren olaylar zinciri hakkında pek fazla bilgimiz yok ama amacının bir aşram bulup sığınmak olduğunu sonradan kendisi itiraf etmiştir. İşin asıl ilginç tarafı ise aradığını bulmasıdır.
Sayfa 29 - Bilinçdışı Yayınları, Hervé M. AbajoliKitabı okudu
Hepsi bir yana, en ilginç olanı köşkün cümle kapısının hemen önünde uzanan hole bağlanan dördüncü kapıydı. Babası burayı bir ilk çağ mağarasının ağzını andıracak şekilde taştan inşa ettirmişti. Babasının sessiz kalma sabrı inatçı sorularına baskın çıkınca, sayısız geceler kafa patlattığı sembolizmi çözmesi birkaç yılını alacaktı. Anlamı bir bahar sabahı ansızın aklına düştüğünde ise, babasının bu ince mizah anlayışına hayran kalacaktı: Babasına göre dışarısı, mağara adamlarının Neolitik Çağı’ydı.
Sayfa 8 - Bilinçdışı Yayınları, Hervé M. AbajoliKitabı okudu
Hayat akan bir nehrin sürekliliği ise, ilk defa önünün doğal bir afetle kesildiği ve istese de istemese de yatağını değiştirmek zorunda kalacağı an Sofia’yı işte bu şartlarda gelip bulmuştu.
Sayfa 2 - Bilinçdışı Yayınları, Hervé M. AbajoliKitabı okudu