Dilan Barun

Bana baktı. Gözleri simsiyah, dibi yok, ardında uzay başlıyor sanki. Bildiğim tüm anlamları aynı anda söylüyor. Duymak istediklerimi, duymak istemediklerimi, bildiklerimi, unuttuklarımı sıralıyor. Bakışında annem, anneannem, eski sevgililerim, doğmamış çocuklarım, torunlarım var . Öyle zamansız, öyle herkese ve her şeye dönüşerek bakıyor ki, içimdeki tüm sıfatlar birbirine karışıyor.
Reklam
Bir ara gülünce C.S., ancak o zaman, yüzündeki aydınlık gülümseyiş: bu şiirleri o yazmıştır! Bu şiirlerdeki derinlik, içe kapanış ancak böyle gülümseyen, gülen bir adamın duyuşudur…
Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! O görmeler yüzünden gözlerim, eşyanın yüzeyinde, ruhu özü örten o ince ve sert kabukta aşındı. Artık hiçbir şeye inanmıyorum hatta şimdi eşyalarını ağırlığından, sabitliğinden, açık seçik gerçeklerden şüphe ediyorum. Avludaki taş havana parmağımla vursam ve sorsam: Sabit misin, muhkem misin? - Evet diye cevap verse bilmem inanır mıyım.

Reader Follow Recommendations

See All
“Kadınlara inanacak olsak, cinler, dünyanın her yerine sızmıştı. Sanki şeytanların başka işi yok… Aslında onlarla pek ender karşılaşıyoruz. İnsanlar bu nedenle bana sık sık gelirler ama şeytan hiçbir seferinde yoktur. Yalnızca aspirin almak, içkiyi bırakmak veya buna benzer bir şey yapmak gerekir. Fakat insanlara bunu söyleyince hayal kırıklığına uğruyorlar. Ne pahasına olursa olsun şeytanları tercih ediyorlar.”
Sayfa 121Kitabı okudu