Duygusal olgunluğun en önemli dönüm noktalarından birisi, çoğul gerçeğin geçerliliğini fark etmek ve insanların farklı düşünüp, farklı hissedip, farklı tepki verdiklerini anlamaktır.
Kalplerini açan insanlarda inanılmaz bir şey olduğunu görmüşümdür : Gözleri kocaman olup ışıldamaya, yüzleri de herhangi bir zorlama olmaksızın istemsizce gülmeye başlar.
Aşkım da değişebilir, gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiç birinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al, inandım
Morunuz mor, inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Hayat bir olma sürecidir, içinden geçmemiz gereken süreçlerin bir kombinasyonudur. İnsanların burada başarısız oldukları nokta; bir durum, bir hal seçip orada kalmak istemeleridir. Bu bir nevi ölümdür.
Dönüm noktaları kendilerini hissedilmesi zor çeşitli semptomlarla belli eder: Derin huzursuzluklar, adı konulmamış özlemler, tarifsiz bir can sıkıntısı, sıkışıp kalmış ve tuzağa düşmüş hissi..
İşin gerçeği şu ki; en güzel şeyler genellikle son derece mutsuz huzursuz olduğumuz ya da tatmin olamadığımız anlarda başımıza gelir. Çünkü ancak böyle anlarda huzursuzluğumuzun itici gücüyle rutinimizden çıkıp farklı yollar ya da daha doğru cevaplar aramaya başlarız.