Gözler; görmekten başkasını seçemezler. Kulaklarımıza sessizliği emredemeyiz; İstesek de istemesek de bedenimiz hissetmeyi sürdürür; nerede olursa olsun.
Etkili düşünmenin ilgi dağınıklığından daha büyük bir düşmanı yoktur. Bu dağınıklık ne yazık ki çoğunlukla okullarda üretilir. Bir öğrenci, iç dünyasında ona daha çekici gelen konuları düşünürken öğretmenine, kitabına ve dersine fazla ilgi göstermez, dikkat etmez.
Başkalarıyla uyumlu hareket etme arzusu da kendi başına istendik bir özellik olarak görülse de başkalarının önyargılarının sorgusuz sualsiz benimsenmesine neden olabilir ve bu da kişisel kararlar verme becerisini zayıflatabilir. Hatta ait olunan topluluğun inançlarını sorgulamayı ihanet sayan aşırı bir yandaşlığa bile yol açabilir.
a. Bunlardan ilki kendi aklını fazla kullanmayıp başkalarını örnek alan, başkalarının izinden gidendir. Böyleleri aile büyüklerinin, komşularının ve rahiplerin onlar adına düşünüp onları düşünme zahmetinden kurtarmasından memnundur.
Demek ki düşünme gücü bizi içgüdülere, arzulara ve alışkanlıklara köle olmaktan kurtarır ama yanılma ve hata yapma ihtimalini de beraberinde getirir. Bizi vahşilerin üzerine çıkarırken, içgüdülerine mahkum hayvanların yapamayacağı hatalar yapmamıza da vesile olur.
Çıkarımlarda bulunmanın yaşamın en önemli işi olduğu söylenegelmiştir. Herkes her gün, her saat ve her an daha önce doğrudan gözlemlemediği olguları öğrenmeye ihtiyaç duyuyor; bunu sırf bilgi dağarcığını genişletmek amacıyla da yapmıyor, olgular onun çıkarları veya işi açısından önemli olduğu için yapıyor. Nitekim sulh yargıcının, ordu komutanının seyrüsefercinin, hekimin ve çiftçinin işi delilleri değerlendirip gereğini yapmaktır. Bunu ne kadar iyi ya da kötü yaparlarsa görevlerini de o kadar iyi ya da kötü yaparlar. Çıkarımda bulunmak, zihnin bir an bile ara vermediği tek işidir.
(1) düşünmeyi başlatan kuşku, tereddüt, şaşkınlık, anlamakta güçlük çekme gibi edimleri ve (2) kuşkuyu ortadan kaldıracak, şaşkınlığı giderip çözecek biri arayışı da barındırır.
Demek ki refleksiyon bir şeye inanmayı içerir ama bu inanç kendinden menkul bir inanç da değildir, yani inanca dayanak oluşturan başka bir şeyde temel bulur.
Akla yatkın mental kurgular ve resimler dizisinin sağladığı eğlencenin ötesinde bir hedefe sahiptir: Düşünce dizisi bizi bir yere vardırmalıdır; imge akışının dışına çıkılarak doğrulanabilecek bir vargıya doğru ilerlemelidir.
Aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz. Bundan zevk alıyoruz. Yakında bir kolayını bulup doğrudan doğruya fikir dölleri olarak dünyaya geleceğiz.
İnsan olmak, yani gerçek, kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor; bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik, genel anlam da insan olmaya çabalıyoruz hep.
Sen esirsin. Evet, esir! İraden dahil, her şeyini teslim ediyorsun. İlerde zincirlerini koparmak istesen de elinden gelmez: Bunlar seni gitgide daha sıkı, kıskıvrak bağlar.