Bir kuyuya iniş , bir bataklığa saplanış gibi , bir düşüş gibi değil .
Bir dağa tırmanış , yükseliş , yüceliş gibi .
Öyle ki , dağın tepesine tırmanıncaya kadar çekmediğiniz kalmayacak ; ama bir başarırsanız , bütün bu sıkıntıları çekmeye göze alır da dağın tepesine çıkarsanız , birdenbire bambaşka bir havayla karşılaşacaksınız ; bütün çektiklerinizi unutturan bir manzarayla karşılaşacaksınız .
Ciğerlerinize çekeceğiniz hava , size yeniden hayat verecektir .
Çektiğiniz en acı ıstıraplar bile anılarınızda tatlılaşacaktır . Ölümü aşmış ve yeniden hayata doğmuş olacaksınız . Siz bu tırmanmaya mecbur değilsiniz . Yani siz , bir sisiphos değilsiniz .
Sizi bu tırmanışa kimse mecbur etmedi , mahkum etmedi .
Ama siz dağın zirvesine ulaşasınız diye bunu göze aldınız . .
“ İşte uçan sandalyeler dönmeye başlıyor ,
işte hızlanıyor ve yüreğimi havalandırıyor ,
işte açılıyor , açılıyor .
Sonuna kadar , en sonuna kadar .
. .
Bu kadar . Yavaşlayacak , duracak .
Binenler inecekler .
Bu defa başkaları binecek .
Sanki çırak olmuşum , sanki şadırvan , sanki ev almışım , sanki felsefe .
Bir kere de ben vursam .
Devirsem şu tavşanı .
Diye diye çıkıp gideceğiz , şu Lunapark ' tan .
Bu böyledir . Çünkü geldik . ”
• Mustafa Kutlu