“Ağaçları mekân tutan atalarımız açısından düşme olasılığı her daim var olan bir tehlikeydi. Hepsi bu feci düşme deneyimlerini yaşamış, son anda bir dala tutunup kendilerini kurtarmışlardı; bir çoğu hayatını bu şekilde kaybetmişti.
Bu şekilde önlenen feci bir düşüş, şok yaratıyordu. Böyle bir şok da beyin hücrelerinde bazı moleküler değişikliklere neden oluyordu. Bu değişiklikler sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktarılarak, kısaca ifade edecek olursak, ırksal hatıralar haline geliyordu. Yani siz ve ben uyurken veya uyku bastırıp içimiz geçtiğinde, boşlukta düşüyor ve tam yere çarpmak üzereyken sıkıntı içinde uyanıyorsak, ağaçlarda yaşayan atalarımızın başına gelenleri ve beyin hücrelerinde meydana gelen değişikliklerle insan ırkının kalıtsal mirasına kazınmış şeyleri hatırlamaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz demektir.”