SÜHA YILDIRIM

SÜHA YILDIRIM
@Diyalektik21
Sıkı Okur
Benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alıkoymaya hakkı yoktur.
Mülksüzler
Mülksüzler
Büyüleyici bir farkındalık
BEN VARIM. DÜŞÜNÜYORUM. VAR OLACAĞIM. Benim ellerim... Benim ruhum... Benim göğüm... Benim ormanım... Benim dünyam... Bunlardan başka ne söyleyebilirim ki? Sözcükler bunlar. Cevap bu. Burada, dağın zirvesinde ayakta duruyorum. Başımı göğe kaldırıp kollarımı açıyorum. Bu, benim vücudum ve ruhum, bu bütün araştırmalarımın neticesi. Etrafımdaki şeylerin anlamını bilmeyi dilemiştim. O anlam benim. Var olmanın bir ispatını bulmak istiyordum. Var olmak için ispata ihtiyacım yok, varo- luşum için bir onay sözcüğüne ihtiyacım yok. İspat da onay da bizzat benim.
Reklam
50 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 hours
Katip Bartleby
Katip BartlebyHerman Melville
8/10 · 12.3k reads

Reader Follow Recommendations

See All
Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez...
"İsim, bize ait olmayan bir giysi gibi- dir, bizler, ismimizin altında çıplağız, babanın isim vermek üzere yerden aldığı çocuktan daha da çıplağız. Ve biz, ismi varlıkla dol- durduğumuz ölçüde, o bize yabancılaşır, bizden bağımsızlaşır, biz de o ölçüde terk edilmişlikte kalırız. Ödünç alınmıştır taşıdığımız isim, ödünç alınmıştır yediğimiz ekmek, biz de ödünç alınmışız- dır, öylece yabana teslim edilmiş ve ancak ödünç alınmış bütün ucuzlukları üstünden sıyırıp atmış olan kişidir ki hedefi görür ve ismiyle sonsuza kadar birleşsin diye hedefe çağrılır."
Reklam
İnsanlar arasında hemcinsini aşağılama eğiliminde olmayan kimse yoktur ve aşağılanışın kendini adsız ve tarifsiz bir şekilde hep yeniden açan ve kapayan kargaşası içinde, insanoğlunun insan olabilme konusundaki kendi yetersizliği, ona bağışlanmış ama taşımayı başaramadığı bir saygınlığa ait kaygıları uyuklar.
Truva savaşından Roma'nun kuruluşuna giden mitsel hikayeye selam çakış
Her şey ona özgüydü(Vergilius'a), her şey ona eklenmişti, onundu, hem de daha en baştan sonsuza kadar sürecek bir eşzamanlılık niteliği ile nasıl ona ait idiyse öyle, ve çevresinde yanan, Troyaydı, çağların asla sönmeyecek olan yangınıydı, ama o, yangınların üzerinden süzülüp giden Vergilius, evet, o, Ankhises'ti(Aeneis), hem kör hem de görendi, tanımlanabilmesi imkânsız bir hatırlamanın gücüyle aynı zamanda hem çocuk hem de ihtiyardı, oğulun omuzlarında(Roma'nın) taşınmaktaydı, kendisi, dünyanın şimdiki zamanıydı, Atlas'ın omuzlarında, devin omuzlarında taşınıyordu.
bu acımasız öbür dünya, bütün sıradan bugünleri dünyalar kadar arkasında bırakmıştı ve olağanüstü bir iktidarı temsil eden, parlak hedefin anlık şimdiki zamanından başkaca bir şey tanımıyordu
Nesin sen Broch?! Kimsin diyemiyorum.. Çünkü insan olmaktan uzak gibisin..
Kimdeydi karar verme yetkisi?! Ah, evet, kitleye, onun hareketlerine bir defa bu kadar saplanıldıktan sonra artık verilebilecek herhangi bir karar yoktu ve karar verilmesi için çağrıda bulunmak isteyen ses kendini nefesten kurtaramıyordu; ses, kör olmuştu!
Bunca büyük bir umuda karşılık cevaplar ucuzdu, seslenişler, kışkırtmalar ucuzdu, ama buna rağmen her defasında kitlenin içinden, bedenlerin içinden, ruhların içinden bir sarsıntıdır geçiyordu; boğa kadar güçlü, ahlaksız mı ahlaksız, karşı konulamaz, ortak hedefe yönelik, sıkılmış bir yumruk gibi yoğun bir gümbürtü ve tepinme, hamle üzerine hamleyle alevler içersindeki bir hiçliğe atılıyordu. Ve yine sıkılmış bir yumruk kadar yoğun sürü kokusu, meşalelerin dumanıyla ağırlaşmış olarak, başların üzerinde dalgalanıyordu, duman yakıcıydı, solunabilmesi imkânsızdı, öksürtücüydü, boğucuydu, tembel tembel, tabaka tabaka birbirlerinin üstüne yığılmış kalın duman bulutları hareketsiz havanın içersinde öylece kalakalmıştı; evet, cehennem sisinin ağır, parçalanamaz, içine sızılamaz tabakalarıydı bunlar, cehennem sisi- nin tavanıydı! Buradan artık hiçbir çıkış yok muydu? Kaçış imkânı yok muydu?
Reklam
her şeye rağmen, seslerdeki anaç güç yetmemiş miydi oraya ebediyen bağlamaya? Bu seslerdeki bilgileri, çekime kapılmış ola- nı tekrar serbest bırakmalarına yol açacak kadar eksik ve derme çatma mıydı? Ah, kendisi doğuş olan ve bundan dolayı yeniden doğuş hakkında hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şey bilmek istemeyen annenin zayıflığı; doğumun geçerli olabilmek için yeniden doğuşa ihtiyaç duyduğunu, ama her ikisinin de, yani doğumun da, yeniden doğuşun da, yanlarında Hiçlik yer almasa, Hiçlik, ebedi ve değişmez son dölleyici olarak arkalarında durmasa geçerlik kazanamayacağını kavrayamayan annenin zayıflığı; evet, ancak olmak ile olmamak arasında bulunan ve mırıldanan bir suskunluğa bürünmüş bir yakınlığın oluşturduğu bu kopmaz bağın, sonsuzluğun, özünde insan ruhunun özgürlüğü demek olan büyüklükten kaynaklandığını kavrayamayan zayıflık; o ruhun hakikatin ta kendisi olan sonsuzluk şarkısı; delilik ürünü bir yanılsama veya büyükleniş değil, fakat insanoğlunun hiçbir kötücül alayla küçümsenemez kaderi, insanın bahtının o korkunç ihtişamı -
"Hoşça git," dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Gerçeğin mayası gözle görülmez." "Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır."
Karac'oğlan derki: 'ben güzele güzel demem........
"Güzelsiniz ama boşsunuz," diye ekledi. "Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgârdan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o."
:D :):):):)
Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem. Ayinsiz olmuyor.
500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.