İsa Can

İsa Can
@DjaHIca
Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa, kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem
128 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Bir Kişinin Ölümü Trajedidir Binlerin Ölümü İstatistik
Camus'den öğrenecek çok şeyimiz var. Nasıl oluyor da insanlar bir zorbalık timsalini öldürmeden önce tereddütler geçiriyor da, bugün gündem cinayetlerden geçilmiyor. Her trajedinin içinde bir hikaye olsa gerek, tabii bunlardan biz mahrumuz, mahrum kalacağız. Çünkü Stalin'e atfedilen sözde olduğu gibi "Bir kişinin ölümü trajedidir, binlerin ölümü istatistik" Adiller kendince adil olan ama birbirlerince, taraflarınca adil olamayanların, olmayanların oyunu. "Adalet" kavramının bir mercii olmaması ile herkesin kendi adaletini uygulamasının bir ürünü bu beş perdelik oyun.
Adiller
AdillerAlbert Camus · Can Yayınları · 2018744 okunma
Reklam
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kendini Hoşgörebilmek
Her ne kadar ince ruhlu ama oldukça garip Dostoyevski'nin ya da muzip ama iğneleyici Gogol'ün yoldaşlığı ilk tercihimse de bu kez Tolstoy'un hocalığı her zamanki kadar yukarıdan bakan bir tavır hissettirmedi bana. Allah rahmet eylesin, bir ölüm daha nasıl anlatılabilirdi diye düşündüm. Şöyle bir aklımdan geçirdim de, şahit olduğum ölümler dahi bu etkileyicilikten ziyade santimental yoğunlukardan mürekkepti. Tabi Tolstoy yine de hoca benim için. Bu eserde de bir şeyler öğretmedi değil. Dinliyor değil de okuyor olsam, çokça yerden alıntı yapacağım kesindir. İnsan iyi yaşamalı bir kere. İnsanın iyiliği kime değil kimselere nasıl davrandığıyla ölçülen bir şey olsa gerek. Çevresini iyi seçmeli, en yakınlarını, eşini. Hakikatin kemiğe dayandığı anda, yalanları ile boğazını sıkmamalı insanın. En kötü merhamet yönünü şaşırandır demişti bir yazar, Ivan İlyiç ise yönünü şaşırmış değil,  kaybedilmiş merhametin mağduru. Ve düşünmeli insan. Arada bir durup da "Bu yaşadığım hayat, böyle mi yaşanmalıydı gerçekten de?" diye. Günlük yaşamın curcunasından çıkmalı ve kafasını toplayıp, çok geç olmadan, düşünebilmeli insan. Mümkünse bunu gençken yapabilmeli. Dostoyevski gibi Tolstoy da eleştiriyor Batıyı ve o dönemki simgesi Fransız kültürünü. "Gençler ne yapsa hoş görmeli" düsturunu tiye alıyor. Gençken belki hoşgörüleceğiz ama yaşlanınca kendimizi hoş görebilecek miyiz? Asıl mesele bu olsa gerek. Yaşlandığımızda hoş görebileceğimiz gençliklerimiz, hayatlarımız, okuduğumuz kitaplarımız olması dileğiyle, iyi okumalar.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Nikolay Gogol
Nikolay Gogol
Peyami Safa
Peyami Safa
İvan İlyiç’in Ölümü
İvan İlyiç’in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201946bin okunma
282 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Mümkün İmkansızlıklar
Bazı romanlar sanıyorum okuyucularından bağımsız üç aşağı beş yukarı insanlarda benzer hatta aynı izleri bırakabiliyor. Kimisi de okuyanına o kadar bağımlı ki, okurken roman yeniden yazılıyor. Çocukluğum ikinci kategoriye giriyor olsa gerek. Çocukluğunu şöyle bir gözden geçiren herkes farklı konumlamdıracaktır bu romanı. Ben zaman zaman çocukluğumu geçiridiğim zaman ile 19. yüzyıl Rusya'sı arasında bir fark bulamadım. Bazı şeyler değişmiyor demek yersiz olur, memlekette doğan çocuklar hala orta çağdan beter çevrelerde yetişiyor. İmkanlar demiyorum çünkü imkanların eleştirilebileceği bir devri aşmış gibi gözüküyoruz. İmkanlar 21. yüzyıla gelmiş, hatta sonraki asırlar meyil etmişse de insanların belki de çok azı buna yetişmiş durumda. Hulasa, Gorki çocukken bazı çocuklar bugünün şartları ile yetişiyordu, bugün ise bazı çocuklar Gorki'den beter şartlarda yetişiyor. Sanmayın ki kitap santimental bir tragedya! Güzel şeyler de yok değil. Sorun aslında imkansızlık değil, imkan bolluğu da değil, imkanın ta kendisi. İmkansızlıktan hayıflanma lüksü insandan alınmış durumda, vakit, mümkün imkansızlıklardan, imkanın kendisinden, hayıflanma vaktidir.
Çocukluğum
ÇocukluğumMaksim Gorki · İş Bankası Kültür Yayınları · 201415,9bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
"Sesin nerde kaldı, her günkü o sesin?"
Rüzgar gibi ta Sibirya'dan deseydi Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Galiboviç Dıranas olarak anabilirdik onu. Zira kar motifi ve içerik Dostoyevski'nin genel havasını çok iyi yansıtıyor. Özellikle bu romanındaki. İnsancıklar Dostoyevski'nin çıkış romanı, bir daha yıldızı hiç bu eserindeki gibi parlamayacaktır. İki mektup arkadaşı, aslında kitabın eski çevirisindeki ismi, zavallı insanlardan da anlaşıldığı üzere iki zavallı insan esasen. Bu iki mektup arkadaşından birisi Varvara Alekseyavna ve diğeri de Makar Devuşkin. Devuşkin inkar etmiş ve itiraf edememiş olsa da Varvara'ya aşık. Varvara içinse o yakın bir dost. Bu tarz ikili ilişkiler Dostoyevski'de sıkça görülür. Ve yine her eserinde olduğu gibi diğer yazarlardan da bahsetmeden edemez Dostoyevski, Gogol'e kızar, Puşkin'in kitaplarını hediye ettirir Varvara'dan onun eski aşkına. Bu ilişkinin de sonu gelir. Makar Devuşkin tedirginliğini hissettirir. Karşı dairesinde oturuyor olmasına rağmen ulaşamadığı sevdiğinin tedirginliğidir bu. Korktuğu, her korkulan gibi başına gelir. Varvara'ya bir görücü gelir, Varvara onunla gider. Mektuplaşmalar burada kesilir. Rusya'nın kışına yaraşır bir şekilde yalnızlığına gömülür Makar Devuşkin. Sevgisi karşılıksız kalan ve itibar görmeyen birinin hikayesidir insancıklar. Rusya'nın kışı, yalnızlık ve aşk üçgeninde değerlendirdiğimizde, hikaye, bizi yeniden Ahmet Muhip'e götürüyor "Sırf unutmak için, unutmak ey kış Büyük yalnızlığını dünyanın"
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202362,8bin okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
İki Rus, Bir Amerikalı
Kitabın ilk hikayesini esas alacağım incelememde. Yazar kendisinin de teğet geçmiş olduğu bir durumu, bir insanın delirişini ele almış, olayları deliren karakterin açısından görmek güzel olsa da bana pek de yabancı gelmedi, üvey annem üç (ciddi anlamda) kez delirdiği için kitap bana haliyle sıradan geldi. Hikayeyi bitirince aklıma bir delinin hatıra defteri ve altıncı koğuş geldi. Gogol'ün kahramanı delirmişti ve biz bunu onun notlarından öğrenmiştik, acınasıydı. Çehov'un karakteri deli olmadığı halde bir deli gibi muamele görmüş ve hikayesi onların arasına son bulmuştu, üzücüydü . Ancak bu hikayedeki baş karakter ne Gogol'ün fakir kıt kanaat geçinen bilmem kaçıncı dereceden memurlarından, ne de gerçekten akıl sağlığı yerinde olup da mağdur olan doktor Andrey Yefimiç. Gilman'ın karakteri hali vakti yerinde bir doktor eşi, hikayeleri de üç aylığına tuttukları yazlıkta geçiyor. Baş karakterimiz el üstünde tutuluyor ve insanlarla iletişim sorunları yok. Ancak olayların eş zamanlı anlatımı tedirgin edici. Özellikle kadına normal gelen her şeyin aslında normal olmayışı ve her satırda eylemlerinin daha da sağlıksız hale gelişine tanıklık edişimiz, tedirgin edici olan
Nikolay Gogol
Nikolay Gogol
Bir Delinin Güncesi (Petersburg Öyküleri)
Bir Delinin Güncesi (Petersburg Öyküleri)
Anton Çehov
Anton Çehov
Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş
Sarı Duvar Kağıdı
Sarı Duvar KağıdıCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 20191,958 okunma
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam