Doğuş Demirhindi

Bir düşün şimdi: Bir piyano. Tuşlar başlıyor. Tuşlar bitiyor. 88 tane olduğunu biliyorsun, bu konuda seni kimse kandıramaz. Sonsuz değil onlar. Sen, sonsuzsun, ve o tuşların içinde, yapabileceğin müzik sonsuzdur. Onlar 88 tanedir. Sen sonsuzsundur. İşte bunu seviyorum ben. Bu yaşanabilir. Ama sen eğer/ Ama ben eğer o merdivene çıkarsam ve önümde/ Ama ben eğer o merdivene çıkarsam ve önümde milyonlarca, milyonlarca ve milyarlarca tuşlu bir klavye bekliyorsa beni/ Sonu hiç gelmeyen milyonlarca, milyarlarca tuş ve asıl gerçek, onların hiç tükenmediği, klavyenin sonsuz oluşu/ Eğer o klavye sonsuzsa, o zaman/ O klavyeyle çalabileceğin bir müzik yoktur. Yanlış sandalyeye oturmuşsundur: O Tanrı’nın kullandığı piyanodur. Yolları görmedin mi ya?/ Sadece yollan düşün, binlerce yol var, bir tanesini nasıl seçebiliyorsunuz/ Bir kadını nasıl seçebiliyorsunuz/ Bir evi, sizin olan bir toprak parçasını, bakılacak bir manzarayı, bir ölüm şeklini nasıl seçebiliyorsunuz/ Tüm o dünya/ Nerede sona erdiğini bile bilmediğin, üstüne gelen o dünya/ Ne kadar büyük, bilinmez/ Onun büyüklüğünü düşünerek, sadece düşünerek paramparça olmaktan hiç korkmaz mısınız sizler? Orada yaşamaktan.../
Reklam
Yapıyorlar, ama ne yaptıklarının bilincinde değiller;birtakım alışkanlıklar edinmişler,ama bunun nedenini bilmiyorlar;ömürleri boyunca dolaşıp durdukları halde yollarını bulamıyorlar: kitleden ayrılamayan , koyun gibi onun peşinden gidenler için doğaldır bunların tümü.
Sayfa 120
Yedi kez ruhumu hor gördüm ben: *İlki,yükseklere ulaşabilecekken, yerlerde süründüğü zamandı. *İkincisi,sanatın yanında topalladığını gördüğüm zamandı. *Üçüncüsü, zorla kolay arasında seçim yapması gerektiğinde, kolay olanı seçtiğini gördüğüm zamandı. *Dördüncüsü, bir yanlış yapıldığında,başkasının da yanlışlar yaptığını düşünüp kendini teselli ettiği zamandı. *Beşinci, zayıflıktan sakınırken, sabrını gücü elinde bulundurana affettiği zamandı. *Altıncısı, bir yüzün çirkinliğini hor gördüğünde, bunun aslında kendi maskelerinden biri olduğunu unuttuğu zamandı. *Ve yedinci, övündüğünde, bunun bir erdem olduğunu zannettiği zamandı.
Sayfa 13 - Sander YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
orman sakin ve dostanedir. Denizin sağı solu belli olmaz. Bir de dağın. Ama ormanın sağı solu bellidir ve başka her yerden daha az kafa karıştırır. Denize, doğaya ve insana hiçbir şekilde güvenilmezken, yaşamını ormanın ellerine hiç tereddütsüz bırakabilirsin çünkü orman dinler ve anlar. Orman yıkmaz, yeniden kurar ve her şeyin büyümesine izin verir. Orman her şeyi anlar, her şeyi kucaklar”
Gençler, her şeyi satın almak yerine eşya ve hizmet takasına özendirilmeli. “Dünyanın geleceği buna bağlı. Dünya insanlara ait değil, insanlar dünyaya ait. Çiçekler bizim kız kardeşimiz; at, büyükkartal ve geyiği saymıyorum bile, hepsi erkek kardeşlerimiz. İnsan nasıl olur da herhangi bir şeyi satabilir ya da satın alabilir? Hava sıcaklığının ya da ağaçlardaki rüzgârın sesinin sahibi kim? Dallardaki bitki örtüsünün özlerinde, bizden önce yaşayanların hatıraları saklı. Şırıl şırıl akan derede, babamın ve onun babasının sesi de mevcut. Bastığımız toprağın bağrında atalarımızın tozlarının da bulunduğunu, dünyanın başına gelen her şeyin bizim de başımıza geleceğini, dünyaya tükürürsek kendimize tükürmüş olacağımızı falan çocuklarımıza öğretmemiz gerek.
Reklam
Reklam
Reklam