Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
D
D
@Dshare
Mühendis
26 Ocak
234 okur puanı
Ağustos 2023 tarihinde katıldı
Rizzoli&Isles serisinin 6. kitabı.
Okuduklarım arasında en beğenmediğim kitap oldu diyebilirim.
Öncelikle kitabın kapağı korkunç ve aşırı rahatsız edici. Dün annem “şu kitabı bitir artık görmek istemiyorum” dedi kapak için, o derece :D
İçerik olarak diğer 5 kitaptan farklıydı: Din, şeytan, kulüp, satanizm, semboller vs. içeriyor. Ben bu tarz konuları okumayı sevmediğim için kitaba hiç bağlanamadım, hiç akıcı gelmedi bana. Serideki diğer kitaplar gibi merak ederek okumadım kısacası.
Rizzoli&Isles serisini çok seviyorum, umarım 7. kitap böyle değildir..
“+Sen beni terk edecek misin?
-Hayır.
+Söz mü?
-Evet.
+Tamam. Hoşça kal.
-Görüşürüz seni seviyorum.”
365 sayfalık kitabın 300 sayfasında sadece bu diyaloğu okuduk resmen.
Bambaşka hayallerle almıştım kitabı ama ne umdum ne buldum gerçekten..
Kitabın son 60 sayfasında bir şeyler olmaya başladı sadece. Kitabın sonuna ve son sayfada bu kitap için oluşturulan spotify listesine veriyorum 4 puanı.
Çoğu okur gibi kitabın beni ağlatacağını düşünmüştüm fakat kitabın sonu inanılmaz klasik ve tahmin edilebilir olduğu için maalesef..
KONU:
Autumn ve Finn’in anneleri çok yakın arkadaştır bu yüzden Autumn ve Finn birlikte büyümüşlerdir. Bir süre sonra Autumn ve Finn’in arası açılır ve birbirlerinden uzaklaşırlar. İkisinin de sevgilisi olur. Autumn, Finn’le yolları her kesiştiğinde birlikte olsalardı her şeyin farklı olabileceğini düşünür.
HENÜZ YENİ BAŞLIYORUZ :)
Yeni evli çiftimiz Tricia ve Ethan hayallerindeki evi aramaktadır. Şiddetli kar fırtınası sebebiyle baktıkları bir evde mahsur kalırlar ve bu ev dört yıl önce, birden ortadan kaybolan ünlü psikiyatrist Dr. Adrienne’nin evidir.
Tricia, kar fırtınasının dinmesini beklerken okuyabileceği bir kitap arar. Kitabı ararken gizli bir oda bulur. Bu odada doktorun hastalarıyla yaptığı görüşmelerdeki ses kayıtları vardır. Tricia ses kayıtlarını tek tek dinlemeye başlar..
YORUMUM:
Öncelikle Hizmetçi serisinden çok daha başarılı bulduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Gerçekten çok beğendim kitabı. İşteyken her bulduğum fırsatta okumaya çalıştım, o kadar merak ettim.
Bu kitap da Hizmetçi serisi gibi aşırı akıcıydı. Sonunda ters köşe olacağımı bildiğim için bir sürü tahminde bulundum ve hiçbiri doğru çıkmadı. Son 50 sayfada olaylar çözülmeye başladığında (özellikle başlığı gördüğümde :D) tüylerim diken diken oldu. Hiç beklemiyordum gerçekten.
Kitaptaki diğer ters köşe olmasa da olurdu diyorum sadece ama yine de o da şaşırttı.
Kitap hem mutlu hem mutsuz bitti şaka gibi..
Okur Takip Önerileri
SADECE İKİ DOĞRU CEVAP!
Kurbanlarının en yakınlarını görüntülü arayıp, 2 soruluk basit bir oyun oynayacaklarını söyleyip, soruları bilemezlerse kurbanları sevdiklerinin gözleri önünde öldüren bir seri katil..
Ardında hiçbir iz bırakmayan katili yakalamaya çalışan dedektif Hunter ve Garcia..
Cinayetleri okurken sahnelerin gözünüzde canlanmaması imkansız. Hele ikinci cinayeti okurken başıma ağrılar girdi öyle söyleyeyim.
En yakın arkadaşınızın telefon numarasını ezbere biliyor musunuz? Ya da ınstada kaç takipçinizin olduğunu? Ben artık biliyorum :D
SENİ EN ÇOK NEYİN KORKUTTUĞUNU BİLİYORUM!
Son zamanlarda okuduğum en iyi psikolojik gerilim kitabıydı. İşlenen cinayetler, kitaptaki tüm olaylar, her bölümün merak uyandırarak bitmesi, sonunun şok etmesi, katili tahmin edememem.. Her şeyiyle mükemmeldi!
Kitabın arka kapağında “Eğer bütün günü okumaya ayıramayacaksınız bu kitaba başlamayın çünkü başladığınızda duramayacaksınız” yazıyor. Çalışmasaydım, okuyacak daha çok vaktim olsaydı sabahlayıp bir günde bitirirdim kitabı ben de muhtemelen.
İlk kitap “Haçlı Katil”i de çok beğenmiştim ama bu kitabı ondan daha çok beğendim. Yazar zaten suç psikolojisi uzmanı. Bir sürü seri katil ve suçlu davasında çalışmış. Kitaplarını inanılmaz başarılı buluyorum.
Bir diğer kitabı “Kanlı Selfie”yi daha bu kitabı okurken satın aldım bile.
KONU:
Kanlar içinde yatan bir rahip cesedi bulunur ve rahibin üzerinde kanla 3 rakamı yazar. Peki bu 3 rakamının anlamı nedir? Rahip 3. kurban mıdır? Eğer öyleyse ilk 2 ceset nerededir?
Dedektif Hunter, başka cesetler de ortaya çıktıkça, tüm kurbanların en büyük korkularınının kullanılarak öldürüldüğünü fark eder. Katil öldürdüğü kişilerin en büyük korkuları nereden bilmektedir? Birbirinden bağımsız gibi duran bu kurbanları birbirine bağlayan şey nedir?
Aile servetini kumarda kaybeden Fugui, bir gün tarlasını sürerken bir gençle tanışır ve bu gence hayat hikayesini anlatmaya başlar..
Fugui’nin acıklı hikayesinin yanı sıra, Fugui’nin ailesini ve Çin’de o dönemin zorluklarını da okuyoruz.
Kitap beni duygudan duyguya sürükledi. Başta öfkeliydim, sonra üzülmeye başladım. Okudukça gözlerim doldu. Açlık, sefalet, savaş, ölüm.. okurken “daha ne olacak” dedikçe hep daha da kötüsü oldu.
“Yaşamak” bence çok güzeldi, tabii buna yaşamak denirse..
Yazardan okuduğum 6. kitap ve aralarında en beğenmediğim kitap bu oldu.
Okuduklarım arasında en iyi giriş kısmı bu kitaptaydı aslında. Mükemmel başladı “ne okuyacağım ben böyle” diye merakla çevirdim sayfaları ama maalesef hayal kırıklığına uğradım. Gerilim hiç yok, kitap mesaj verme odaklıydı daha çok. Konu olarak da gerçek dışı durumlar vardı. Ayrıca en sinir olduğum şey: birçok soru havada kaldı, cevaplanmadan bitti.
Özetle benim beklentimin altında kaldı.
KONU: Laura ıssız bir dağ yolunda, kaza yapmış bir araçtan kurtarılır. Aracın bagajında ise kafatası parçalanmış bir çocuk cesedi bulunur. Dahası, kazanın gerçekleştiği bölgede, köyün tüm sakinleri ortadan kaybolmuştur. Psikolog Robert ve polisler, birbirleriyle bağlantılı bu olayları çözmeye çalışır.
HER ŞEYDEN ÇOK SENİ SEVECEĞİM !
O kadar güzeldi ki..
Kitapta, Sabahattin Ali’nin 13 yıl boyunca eşi Aliye’ye ve kızı Filiz’e yazdığı sevgi ve özlem dolu mektuplar bulunuyor. Mektupları okurken gülümsememek, üzülmemek, sevgisine, ilgisine, aşkına hayran olmamak elde değil.
Kitabın sol tarafında da mektupların görsellerini görüyoruz.
Ayrıca kitabın rengi de kapaktaki fotoğraf da çok güzel
Uzun zamandır okumak istediğim fakat almayı ertelediğim kitaplardan biriydi. İyi ki almışım, iyi ki okumuşum seni..
Tüm sevenlerinden özür dileyerek maalesef beğenmedim kitabı. Yazarla ilk bu kitapla tanışsaydım eğer diğer kitaplarını okumazdım muhtemelen.
Kitapta sürekli birbirini tekrar eden aynı kelimeleri okumaktan sıkıldım. Yazım ve noktalama hataları hele beni mahvetti.
Neyse sayesinde felsefe okumayı sevmediğimi de öğrenmiş oldum.
BİR ŞEYDİ İŞTE KORKUNÇ BİR ŞEY!
Siyahı genç Johnson’un çalıştığı evde yangın çıkar ve evin küçük oğlu Jimmie’yi kurtarmak için yangının ortasına atlar. Johnson yangında yüzünü kaybeder. Başta kahraman olarak anılan Johnson, artık tanınamaz hâle gelir ve korkutucu görüntüsü yüzünden “canavar” olarak anılmaya başlar, toplumdan nefretle dışlanır.
Kitap sadece toplumun gözünden anlatılmış. Toplum yerine, Johnson’un gözünden okumayı bekliyordum açıkçası. Sonu da havada kaldı, en sevmediğim şey.. Beklentimi karşılayan bir kitap olmadı maalesef.
BU BİR MACERA DEĞİL Mİ?
Dedektif Adam Fawley serisinin 2. kitabı.
Bodrumda ölmek üzere olan bir kadın ve bir çocuk bulur. Ev sahibi yaşlı adam, kadını ve çocuğu tanımadığını iddia eder. Olayla alakalı hiçbir ipucu bulunamazken Fawley’in aklına bir fikir gelir: Yıllar önce üzerinde çalıştığı, başka bir genç kadınla küçük çocuğun kaybolduğu asla çözülemeyen vaka.
Şu 2 hafta boyunca inanılmaz yoğun olduğum için kitabı bitirmem uzun sürdü. Olaya odaklanıp, konuya çok bağlanamadım haliyle. Kitabı genel olarak beğendim fakat kitapta zaman kavramının olmaması, bölümlere ayrılmaması kitabı okumayı zorlaştırmış bence. Yine ilk kitapta olduğu gibi gazete ilanları, tweet, mesajlaşma detayları da güzeldi.
BUNUN SONU İYİ BİTMEYECEK!
Dedektif Adam Fawley serisinin ilk kitabı.
Merak uyandıran ama heyecanı olmayan bir polisiyeydi benim için. Geçmiş-gelecek şeklinde okuyoruz kitabı. Kitap içindeki tweetler, facebook haber detayları güzeldi bence. Finali çok iyiydi. Sırf finali için 7’den 8’e çıkardım puanımı.
KONU: Mason ailesi evlerinde bir parti verir ve 8 yaşındaki küçük kızları Daisy’nin bir anda kaybolduğu anlaşılır. Dedektif Adam Fawley, Daisy’i ararken Mason ailesinin gariplikleri ve sırları ortaya çıkar. Herkesin bir sırrının olduğu bu evde Adam Fawley kime güvenecektir? Daisy Mason nerededir?
DOĞRUYU SÖYLER MİYDİNİZ?
Rizzoli&Isles serisinin 3. Kitabı.
Tess Gerritsen ne yazsa okurum galiba. Her kitabına bayılıyorum. Okuduğum her kitabı inanılmaz akıcı, sonu ters köşeli.. Kitap içinde okuduğumuz konular, her kitapta yapılan otopsilerde çıkan şok edici detaylar.. Her şeyiyle tam benlik ya. Bir sürü yeni kitap aldım kendime ama serinin 4. kitabını alıp, hemen okumamak için zor duruyorum şu an..
KONU: Graystones Manastırı’nda genç rahibe Camille öldürülmüş, rahibe Ursula ise ağır yaralanmıştır. İki rahibe de öldüresiye dövülmüştür. Katil kimdir ve nasıl içeri girmiştir bilinmez.
Maura, Camille’ye yaptığı otopside sürpriz bir durumla karşılaşır ve soruşturmanın gidişatı değişir.
Bu sırada bir cinayet daha işlenir ve katil, kadının kimliğinin ortaya çıkmaması için uğraşmıştır.
İlk iki kitap Cerrah ve Çırak birbiriyle bağlantılıyken, bu kitabın diğerlerinden bağımsız bir konusu vardı. Konu güzeldi, kitap çok akıcıydı. Özellikle kitabın son 100 sayfası çok heyecanlıydı. Her bölümün sonunda yeni bir şey ortaya çıktı. Sadece ilk iki kitaba göre bu kitap daha duygusaldı. Cinayetlere daha az yer verilip, Maura ve Jane’nin hayatından kesitleri daha çok okuyup, Ölüler Kraliçesi’ni yakından tanımış olduk.
Bir kişiyi özlersiniz ve bütün dünya ıssızlaşır.
“Yalnızlık insanın başına gelecek en kötü şey mi yoksa en iyi şey mi? Bu sorunun yanıtı, yanında olanın kim olduğuna bağlı.”
Hem yalnızlığı seven hem bundan yakınan yaşlı bir adamın anlatısı..
Fournier, annesini, karısını, kedisini, yani her şeyini kaybediyor. Sevdiklerini kaybedince nasıl daha da yalnızlaştığını ve yalnız ölmek istemeyişini okuyoruz. Ve bir de şu panjurlarını hiç açmayan o komşularına olan sitemleri var tabii..
“Yalnızlık” o kadar güzel anlatılmış ki.. Özellikle son sayfalardaki annesiyle alakalı kısımlarda gözlerim doldu. İyi ki okumuşum seni..
Yazardan okuduğum ilk kitap. Kitabın özellikle ikinci yarısını çok beğendim. Altıncı Koğuş’u hapishane sanıyordum fakat akıl hastanesi koğuşuymuş.
KONU: Andrey Yefımıç, hastane koğuşunda görevli doktordur. Koğuşta, Ivan Dmitriç isimli hastayla tanışıp sohbet etmeye başlar. Sohbet ettikçe, düşünceleri ve bakış açısı değişir ve zamanla o da aklını yitirir.
