Sassenach

Sedefli inci vaktidir bu - geceyle gündüz arasındaki,zamanın durduğu ve kendini yokladığı o aralık.
Reklam
Doc bir soru sordu. Hazel bundan da nefret ederdi, bu bir yanıt için zihnini taraması gerektiği anlamına geliyordu ve Hazel'ın zihnini taraması, terk edilmiş bir müzede tek başına dolaşmaktan farksızdı.
Kendisi cevabını merak etmediği bir soruyu asla sormazdı, dolayısıyla öğrenmek istemediği halde soran bir beyni aklı almıyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayır," dedi William. "Hem zaten ne fark eder ki? Kendimi berbat hissediyorum. Galiba kendimi öldürecem." Dora bugüne kadar epeyce sinir hastasıyla uğraşmıştı. Düsturu, onlara bulaşma, idi. "Eh, ne yapacaksan mesain bitince yap, halıları da kirletme," dedi.
Lee'nin sevecenliğinin ve anlayışının ayrılmaz bir parçası da, bir insanın kendini öldürme hakkına saygı duymaktı, o hakka dokunulamazdı, ama işte bazen bir dost çıkıp bunu geçersiz kılabiliyordu.
Reklam
Çanakkale Savaşı'nın planlayıcısı Winston Churchill, "Türkler öyle bir savunmaya girişmişlerdi ki, canlarını veriyorlar ama vatan topraklarından bir karış yer bile vermiyorlardı!" diye yakınıyordu.
Bütün askerler ve subaylar artık her şeyi unutmuştu. Ürpertici sessizlik yerini uğultuyla karışan bir sese bırakıyor, askerler çelikten bir kitle halinde öne doğru atılıp düşman siperlerine yöneldiğinde havada sürekli tekrar eden o tek ses yankılanıyordu: Allah Allah!
Çok şükür, askerlerim pek cesur ve düşmandan daha dayanıklıdır.
Üsteğmen Saffet Efendi gece saatlerindeki raporunda, "Efendim! Yüce emriniz gereği, düşmanın siperlerine saldırdık. Askerlerimin yarısı siperlerin üstünü, bir kısmı da benimle birlikte siperlerin arkasını çevirdi. Düşman siperden denize doğru kaçmaya çalıştı. Siperin içinde ölmediğime üzülüyorum. Aldığım yara kurşun yarasıdır. Vaktim yok. Ellerinizden öperim sevgili cesur komutanım,” diye yazmıştı.
Ne yazık ki bütün alayımız çil yavrusu gibi dağılarak savaş meydanından kaçmışlardır" cevabını veriyordu. Hatırlayınız ki Derne'de İtalyanlar ile yaptığımız birçok savaşta cephemizin bazı kısımlarındaki Araplar bugün gördüğünüz gibi kaçmışlardı!". ...Bunun için derha tabancanızı çıkarınız ve bütün maiyetinizdeki subaylara aynı yetkiyi verdiğimi bildiriniz. Kaçanları vurunuz."
Reklam
Mustafa Kemal, "Ben size taarruz emiretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir!"
Askerlere dönüp, "Düşmandan kaçılmaz!" dedi. Fakat askerler, "Cephanemiz kalmadı..." diyordu. Cephaneler yoksa süngüler var, diye düşündü Mustafa Kemal. Askerlere süngü takıp yere yatma talimatı verdi.
Daha feci bir netice oluşmasına müsaade etmek istemeyen İngilizler, harekâtı bitirmeye ve yenilgiyi kabullenmeye mecbur kaldı. 19 Şubat'ta başlayan Çanakkale Deniz Savaşı, 18 Mart günü sona erdi. Cevat Bey büyük bir kahramanlıkla İngiliz ve Fransızlara haddini bildirirdi.
Tüm saldırıya rağmen askerlerimiz kıyıları terk etmemiş, âdeta ölümle dans ederek ateşini sürdürmüştü.
Düşmanın birleşik donanması, Boğaz'ı geçmek için harekete geçtiğinde âdeta kıyamet koptu. Kıyılar dehşetli biçimde bombalanıyor, askerlerimiz korkusuzca karşılık veriyor, sabah saatlerinden itibaren Cevat Bey'le olası çıkarma harekâtına karşı Seddülbahir bölgesini dolaşan Mustafa Kemal de açılan ateşin altında kalıyordu.
827 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.