Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çağrı Sencer

Çağrı Sencer
@Dusunmehali
Okuduğum kitaplar hakkında bazı alıntılar
3 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Harp esnasında Ziya Gökalp'in İttihat ve Terakki namına neşretmiş olduğu yeni fikirlerde herkes bu yeni fikirleri iyi hazmetmeye başlamış olduğu için bütün İttihatçıların bu yeni ve konkret prensipleri müdafaa etmek üzere Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında toplanması gayet kolay ve tabii bir hadise olmuştu." 1927 tarihli ünlü söylevinde (Nutuk), Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Türk ulusal kurtuluşunun kişi merkezli bir öz anlatısını ya da otobiyografik tarihini kurdu. Bu söylevi dünya savaşı yenilgisinin ardından yaralı ama hâlâ iddialı bir egonun çok daha savunmacı bir yansıması olan Talât'ın anılarının gururlu ve pozitif bir benzeri olarak görebiliriz. Talat da Kemal gibi Türk ulusunun canlanmasına ve kendini kabul ettirmesine fedakarca hizmet ettiğini iddia etmiştir. Kemal'in otobiyografik tarihi, savaş sonrası İstanbul hükümetine karşı Anadolu'daki asilere liderlik etmeye başladığı Mayıs 1919'da başlar;dolayısıyla, isyandan önce ve isyan sırasında İTC'nin ve Talât'ın rolünü tamamen dışarıda bırakır. Bununla birlikte, önemle belirtilmelidir ki, konuşmasında diğer İTC'li seleflere ve eski yoldaşlara karşı yönelttiği ağır eleştirilerden de Talât'ı hariç tutar. Daha sonraları, ne zaman ki konumu dokunulmaz bir nitelik kazanmış ve ne zaman ki eski İTC liderlerinin geri dönüşü ya da örgütlenmesi imkansız bir hal almıştır. Atatürk Jackh'a (Ernest Jackh) göre, o zaman, "başarılarının kayda değer bir ölçüde Talât'ın omuzları üzerinde yükseldiğini samimi olarak beyan edebilmiştir."
Reklam
Talât'ın Uzun Ömürlü Güçlü Gölgesi Talât'ın İstanbul'dan kaçışının ardından ve Anadolu için 1919-1922'de verilen savaş sırasında yaşanan dramatik kargaşaya rağmen, İtc iktidarı genel olarak değerlendirildiğinde epey sorunsuz bir biçimde yeni başkent Ankara'ya ve yeni güçlü adam Atatürk'e geçti. Meslek olarak üst
Önder, başlangıçta, sonradan havarisi olacağı fikir tarafından hipnotize edilmiş bir kimsedir. Fikir onu o derece sarmıştır ki,onun dışında her şey silinir ve onun karşısında yer alan her hangi bir düşünce kesin olarak kötü ve şeytanca görünür. Kuruntulu fikirleriyle teşhir edilmiş olan ve bunları yaymak için engizisyon usullerini uygulayan Robes

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tekkeciliğin ve dervişliğin İslam memleketlerini medeniyetçe, sanat, ticaret, iktisat ve imarca geri bıraktığını söyler. Tekke ve zaviyeleri İslam alemi içine sokmuş olanın bir Hristiyan olduğunu, çünkü dervişliğin aslı rahiplik olduğunu şahitler göstererek iddia eder. Ulûm Gazetesi'ne resim konmuş olmasını İstanbul softaları dillerine
Ali Suavi'ye göre "Peygamber kendine bir vekil bırakmayarak ölmüştür. Bir reis bulunmasını, cumhuriyet usulünde olduğu gibi seçime bırakmıştır. Gerçi o vakit Ebu Bekir'e halife denmiştir. Fakat bunun sebebi, Peygamber hayattayken, birkaç hizmette Ebu Bekir'in kendisi tarafından vekil bırakılmış olmasıdır. Daha o vakitler
Reklam
Şarkın akıl tezgahlan bu oyuncaklan ç ıkarırken, garp ilme ve fenne kuvvet verdi: "Hangi taraf kârlı çıktı? Hele şurasını biliriz ki mesafeleri indiren onlardır. Süveyş kanalmı onlar açtılar, dünyayı 80 gün de dolaşmak imkânlarını onlar buldular." Ali Suavi, Kur'anın söylediğinden ne anlaşılırsa ondan ileri gidilmemeği tavsiye
Erzurum şehrinde Rus Topçu Subayları Gazinosu'nda Topçu Teğmeni (Gürcü soyundan) Midivani şöyle bir vak'aya tanık olduğunu açıkça söylemiştir: "Bir ermeni, arabacılardan bir kürtü öldürmek için vurmuş ;fakat Kürt daha ölmemiş, sırtüstü düşmüş. Ermeni elindeki sopayı, can çekişen Kürt'ün ağzına sokmak istemiş. Dişleri
Atatürk'ü sevenler ona mavi gözleri ve sarı saçları için bağlanmamışlardır. Sadece onun adında ve kişiliğinde en doğru ve sağlam dünya görüşünün sembolünü buldukları için inanmışlardır ona. Niçin inandıklarını bilirler, söyleyebilirler, tartışmasını yapabilirler. Onun için de bir yandan Atatürk düşmanı geçinirken, bir yandan da kendilerine Atatürkçülük dersi vermeye, hür düşünceden falan söz açmaya kalkışan kılıflı softaların riyalı sözlerine gülüp geçerler. Ama Atatürk'teki ne kudrettir o, düşmanlarını bile, eserini yıkmaya çalışırlarken, gene de adını saygı ile anıp yolunda görünmeye mecbur ediyor.
Devlet Şurasında Napolyon şöyle diyordu:"Vendee harbini kendimi katolik yaparak kazandım. Kendimi müslüman gösterdikten sonra Mısır'a yerleştim. Kendimi Papa'nın nüfuzunu yaymaya taraf olduğumu gösteren belge göstererektir ki, İtalya'da papazları elde ettim. Eğer yahudi bir kavme hükmetseydim Süleyman'ın mabedini yeniden inşa ederdim" Büyük bir olasılıkla Büyük İskender ve Sezar'dan sonra, kitlelerin hayal gücünü nasıl etkileyeceğini, hiçbir büyük adam bu derece iyi anlayamamıştır. Onun bütün düşüncesi bu hayal gücüne hakim olmaktı. Zaferlerinde, hitabelerinde, nutuklarında, bütün hareketlerinde hep onu düşünürdü ölüm döşeğinde bile onu düşünmüştü Gustave Le Bon Kitleler Psikolojisi
Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki'nin bir vatanseverler partisi olduğundan şüphe etmemiştir. Sorumlu olanlar, başında bulunanlardı. Onlar da gurbette ölmüşlerdi. Acaba geri kalanlar, eski bir İttihatçı olan Mustafa Kemal'in şefliğini tanıyarak onunla çalışacaklar mı idi? Küçük kadro için mesele yoktu. Fakat Doktor Nazım gibi, Kara Kemal
Sayfa 435Kitabı okudu
Reklam
Cumhuriyet Bayramı gecesi, Boğaziçi vapurlarından birini tutan gençler, Dolmabahçe Sarayı'nın rıhtımına yaklaşmışlar, haykırışıyorlardı. Atatürk kesik kesik konuşarak pencereye gitmek istediğini anlattı. Kollarına girdiler. Pencere kenarındaki koltuğa oturdu. Vapurda bir kıyamettir koptu. Gençler hep bir ağızdan "Dağ başını duman almış - gümüş dere durmaz akar" türküsünü söylüyorlardı. Atatürk mırıldandı: - Bu bayramlar ve yarınlar sizindir, güle güle... dedi ve gözyaşları ile ölüm yatağına döndü Falih Rıfkı Atay-Çankaya Sayfa 616
Sayfa 616Kitabı okudu
Bu halde Türk kadınlarına yalnız ev hizmetçiliği veren kara cahillerden iğreniyorum, nefret ediyorum. Yok! Yok! Kadınlara erkek gibi yaşamak ve iş görmek hakkı verilmedikçe memleketimizde ve bütün şarkta refah ve saadet, hürriyet ve istiklal kalmayacağına emin olmak zamanı gelmiştir, geçmek üzeredir. Buna bütün ruhumuzla iman edelim ve ona göre çalışalım Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü Sf.39
Yalnız ülkemize özgü olan bu şaşırtıcı durumun nedeni nedir? Niçin bu ülkede yaşayan bu iki tip, Türk tipi ile Osmanlı tipi birbirine bu kadar karşıttır? Niçin türk tipinin her şeyi çok güzel; Osmanlı tipinin her şeyi çirkindir? Çünkü Osmanlı tipi, Türk'ün kültürüne ve hayatına zararlı olan emperyalizm alanına atıldı, kozmopolit oldu;sınıf çıkarını ulusal çıkarın üstünde gördü. Gerçekten, Osmanlı İmparatorluğu genişledikçe, yüzlerce ulusu siyasal çevresine aldıkça, yönetenlerle yönetilenler iki ayrı sınıf durumuna giriyorlardı. Yöneten bütün kozmopolitler Osmanlı sınıfını, yönetilen Türkler de Türk sınıfını oluşturuyorlardı. Bu iki sınıf, birbirini sevmezdi. Osmanlı sınıfı, kendisini "egemen ulus" olarak görür, yönettiği türklere "aşağılık ulus" gözüyle bakardı. Osmanlı her zaman Türk'e "Eşek Türk" derdi; Türk köylerine resmi bir kişi geldiği zaman, Osmanlı geliyor diye herkes koşardı. Türkler arasında İran yandaşlığının ortaya çıkışı bile bu ayrılıkla açıklanabilir
Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ise, ihmal edilmiş olduğunu düşünüyordu ve kırgındı. Kendisine verilen Meclis ikinci başkanlığı görevini az görmüştü. Onun Atatürk'ten ayrılışının nedeni fikir veya görüş ayrılığı değildi. Hırsının kurbanı olmuştu. Atatürk'ten ve milletvekililliğinden ayrıldıktan sonra günlerini düşkünlük ve yoksulluk içinde
794 syf.
·
Puan vermedi
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.