Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı,gene aynı şekilde,fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim.Sen bana,dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu,benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Arama boşuna bulunmak istemeyeni.
Aşk mı kaderi kovalar
yoksa kader mi aşkı,
daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
Sen ancak görenleri seversin,
Ben ise körüm.
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle,
ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle.
Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek?
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
İnsanlarla ilgili yazdığın şey, Milena, "sevmeye güçleri yok" doğruydu; sen yazarken doğruluğuna inanmamış olsan da. Belki de sevme güçleri yalnızca sevildiklerinde ortaya çıkıyordur.
“-Seni sevmek istedim bir an için. Böyle bir his gelip geçti: Geçmedi daha. Daha geçer. Böyle birçok hayallerim var: Simeranyam var.
-kim o? Sevgilin mi?
-Hayır, sevgilim başka. O bir memleket, Simeranya, dünyada olmayan bir yer. Benim icadım. Sıkıldım mı, kendimi oraya atarım.
-Ne hoşsun. Beni de götür oraya.
-Simerenya’da yalan yoktur.
-Kadın yok mu?
-İnsanlar gölgelerdir. Konuşmadan anlaşırlar. Birbirlerinden hiçbir şey saklamazlar. Seni görür görmez bir Simeranya kadınına benzettim. Elbisenin içinde yalnız ruhun var. Yüzün bir örümcek ağı. Gözlerinde sen dolusun. Gurur ve yalan yok. Seni sevmek istiyorum. Bu bir hayal. Simeranya gibi sen de yoksun. Yaratıyorum seni ben, kendi arzuma göre, ismini sakın söyleme bana. Birbirimizi bir daha görmeyeceğiz.”