Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fırat Selçuk Ceyhan

Nasıl Yaşamalı?
…her gün yeniden bir şeyler yapabilmeli, her gün yeniden kurmalı, düzeltmeli dünyasını, her gün yeni bir şey katmalı ki yaşayışına, ölüm payı artacak yerde eksilir gibi olabilsin, dağılsın, parçalansın; yaşayışını kolaylaştı­ran kendi alışkanlıklarının yanında kendi getirdiğin değişiklik de ol­sun, bu denge içinde, yaşadığını, sürüklenmediğini anla, anlaya­cak hale gel...
Sayfa 46 - Metis
Reklam
Köleliğe Olumlama
Köle ile efendinin arasındaki ilişki nedir? Düşündüğü, kötü efendiyle, dayak yiyerek iş görmekten başka bir yol bulmayan, sonunda ya ölen ya öldüren, ya kaçan ya da baş kaldıran köle ara­ sındaki ilişki değil. Yüzyıllardır insanlar bu kalıp içinde düşün­müş. Yüzyıllardan beri, insanlar varolmağa başlayalı beri, köleler dayak yemiş, terlemiş, işte öğütülmüş, efendilerse dayak atmış, yelpazelerini kölelerine sallatmış, tembellikten yorulan bacakla­rını kölelerine ovdurmuştur. Ama kölelerin efendilerine sevgiyle, aşkla bağlı oldukları, efendilerin kölelerinin aşkını kazanmak için toz toprak içinde sürüklendikleri bir ilişkiyi düşünmek yanlış mı olur? Ya köle, ölümünün efendisinin elinden gelmesini isteyecek ölçüde seviyorsa efendisini? Ya kaçan köle, ölümünün efendisin­den gelmesi için, ölümünü efendisinden dilenmek için ona dönerse? Ya efendi, kölesini öldürdüğü zaman kendisini hiç kimsenin sevemeyeceği kadar, sevemeyeceği gibi sevmiş olan bir insanın istediği en büyük şeyi, yerine getirmek, ona istediği en korkunç şeyi vermekle kölesi karşısındaki köleliğinin en büyük belirtisini gösterirse... Köleliğinin, dolayısıyla sevgisinin, saygısının en bü­yük belirtisini?... Böyle düşünmek, gerçekten çılgınlık mı olur? Bunu yaşayan­lar, bunu duyanlar, gerçekten birinin kölesi, birinin efendisi olan­lar, bu düşünceyi çılgınlık diye görürler mi? İoakim hiç sanmıyor böyle göreceklerini.
Sayfa 112 - Metis
Susmak
Andronikos'la işkenceyi paylaşırken İşkenceyi, olsa olsa, susarak paylaştığı için İşkencenin susma yüzünün yükünü bütün ömrünce omuzla­rında, sırtında duyduğu söylense şimdi, İoakim buna, hayır, yan­lış, yalan, der mi? Bu yükün altında soluya soluya bugüne erişmiş olduğu Başka deyimle, susmanın utancından, bu utanca katlanma utancından. Başka deyimle, olanı biteni olduğu gibi kabul etmek utancın­dan Başka deyimle, bu utancı dağıtmak için konuşup bir şey ya­pacak yerde aklının en kuytu köşelerine, gönlünün en izbe yerle­rine dalıp davranışını haklı çıkaracak tutarlı, köklü, temelli se­bepler bulup gün ışığına getirmek Bunları ortaya sürerek gerçekten de haklı çıkarılan bir davra­nışın utancından.
Sayfa 109 - Metis

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat Yolda Başımıza Gelenlerdir
Mimarın birine yüzlerce, binlerce, kesilmiş, yontulmuş taş veriliyor, kendisinden bir saray yapması isteniyor. Bu öyle bir saray olacaktır ki içine giren kim olursa olsun, kendi eviymiş gibi, hangi odanın nerede bulunduğunu, hangi merdive­nin nereden nereye götürdüğünü, hangi kapı açılıp hangi kapı ka­panırsa hangi odadan hangi odaya geçileceğini
Sayfa 92 - Metis
İnançlar Sanrılara Dönüşürken
Oysa yıllarca, keşiş olarak, din ada­mı olarak, bu inancı yaşadım, bu inanca bağlılığımı her türlü kuş­kunun üzerinde, ötesinde saydım. İnsanlara, yeterince inanma­dıkları için ilendim, saldırdım. İnancın, her türlü zenginliğin, her türlü acının üstünde olduğuna, her türlü dünya malı ile dünya acı­sının üstünde olduğuna, zengini de, yoksulu da,
Sayfa 36 - Metis
Reklam
Kozalaklardan Evrene Bakış
Yerde, çatlayan, çatlamış, çatlayacak kozalaklarla birlikte, toprağı örten iğnelerle birlikte düşünmeli çamı. Çam bir tek ağaç değil, bir doğa. Yerle gök arasında bir dizge, bir kurum. Dişleri dökülmüş, kararmış kozalaklarla nedense kopmuş, yerde yatan yeşil kozalaklar, kozalak başlangıçları, kozalak düşleri, yan yana. Yeter ki yelden, güneşten başka bir şey düşürmesin bu kozalakla­rı. Yeter ki bir el uzanmasın onları koparmak için...
Sayfa 18 - Metis
Biz
Oysa bizler bulduk birbirimizi Yıldızların aydınlattığı buzunda havanın, Ne gündüz biliriz ne saat tanırız, Ne erkeğiz ne kadın ne genç ne de yaşlı… Soğuk ve değişimsizdir sonsuz varlığımız, Soğuk ve yıldız yıldız sonsuz gülüşümüz…
Sayfa 190 - Yky
Değerlerimiz
Zaman ve dünya, para ve güç, küçük ve sığ insanların elinde bulunacak her zaman, asıl insanların elinde ise hiçbir şey. Yalnızca ölüm.
Sayfa 138 - Yky
Orta sınıf
Orta sınıftan biri için kendi ben’inden, kuşkusuz yeterince gelişmeyip güdük kalmış bu ben’den değerli bir şey yoktur. Dolayısıyla, yoğunluk pahasına kendini ayakta tutar, güven içinde yaşar, Tanrıya sevdalanmışlığını verip vicdan rahatlığını alır karşılığında, hazzı verip hoşnutluğu, özgürlüğü verip rahatlığı, ölümcül ateşi verip tatlı sıcaklığı alır. Bu yüzdendir ki yaradılış bakımından orta sınıfa mensup biri güçsüz bir yaşam dürtüsüyle donatılmıştır, korkaktır, kendisini elden çıkarmaktan çekinir, kolay yönetilecek biridir. Dolayısıyla, gücün yerine çoğunluğu, şiddetin yerine yasayı, sorumluluğun yerine oylamayı geçirmiştir.
Sayfa 50 - Yky
Yalnızlık
Yalnızlık bağımsızlıktır, yalnızlığı arzulamış, uzun yollar içinde onu ele geçirmiştim. Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük.
Sayfa 36 - Yky
Reklam
girdap
Öyle çağlar vardır ki, bütün bir kuşağın insanları iki çağ, iki ayrı yaşam üslubu arasında sıkışıp kalır, her türlü doğallık, her türlü gelenek ve görenek, her türlü korunmuşluk ve suçsuzluk duygusu çıkıp gider elden. Kuşkusuz herkes bunun aynı ölçüde ayrımına varamaz. Nietzsche gibi biri bugünkü sefaleti bir kuşaktan çok daha fazla süre önce yaşamak zorunda kaldı; onun tek başına, hiç anlaşılmadan yaşadığını bugün binlerce insan yaşamakta.
Sayfa 23 - Yky
Her çağ, her uygarlık, her gelenek ve görenek kendine özgü bir üslubu içerir, kendisine yaraşır incelikleri ve sertlikleri, güzellikleri ve acımasızlıkları barındırır kendisinde, kimi acıları doğal karşılar, kimi kötülükleri sabırla sineye çeker. Ne zaman ki iki çağ, iki uygarlık ve iki din birbiriyle kesişirse, işte o zaman insan yaşamı gerçek bir acıya, gerçek bir cehenneme dönüşür.
Sayfa 23 - Yky
Düşünmek
“İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez.” Ne anlamlı bir söz değil mi? Yüzmek istememeleri doğal çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil! Evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur.
Sayfa 18 - Yky
Pasif Kitleler
Zulme karşı direnmeyen insan önce onurunu ve özsaygısını yitiriyordu. Yüzlerine sinsi, işbirlikçilere özgü kirli bir ifade yerleşiyordu.
Sayfa 156 - İnkılap
Diyet
İşlediğimiz günahın kefaretini ödüyoruz. Bir adam tarafından kandırılmaya izin vermiş, onun peşine körü körüne takılmış olmamızın kefaretini; başkaldıran insan tanımını unutma, bencillik, öngörüsüzlük, vurdumduymazlık, diktatöre boyun eğme, küçük hırslarımıza kapılma günahlarının kefaretini. Gündelik yaşamımız içinde küçük boyun eğişlerimizden oluşan küçük günahların hikayesi bu.
Sayfa 151 - İnkılap
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.