Deniz

Deniz
@E_retsinas
16 reader point
Joined on September 2022
Şu anda okuduğu kitap
81 Peder Rentería cennete asla gidemeyeceğimi bana kesin bir dille söylediğinden beri gökyüzüne karşı tüm ilgimi yitirmiştim. Gitmeyi bırak, orayı uzaktan bile göremeyecekmişim... Buna sebep işlediğim günahlardı, ama yaşamayı sürdürmek bile başlı başına büyük bir çaba gerektirirken, bunu bana söylememesi gerekiyordu. Yaşarken insana ayaklarını hareket ettirten yegâne şey, öldüğünde bu ayakların onu farklı bir yere götürecekleri beklentisidir
Sayfa 81
Reklam
Politikanın çamurlu yollarında el yordamıyla ilerlendiği oranda, özellikle de pragmatizmin şefliği ele alarak, konseri, notaları hiç umursamadan yönetmeye koyulduğu durumlarda, mantık her zaman kötülük yolunda insanları çukura doğru indirecek birkaç adım daha kaldığıni gösterir.
Sayfa 65
Aşk aslında, diğer insanın içinde var olan bir şeyi sevmekten çok, kendi içimizde yer alan sevme kapasitesidir.
Sayfa 621Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Yunanistan'ın o güzel çıplaklığını, insanlığını yitirmiş olmasına dayanamıyordum, keza Romalıların o bolluk içindeki hayvani yanlarını görmeye de; tıpkı insanın bazen aynada kendi yüzünü görmeye dayanamaması gibi
Sayfa 587Kitabı okudu
Ben neydim ki sonuçta? Conchis'in bana söylemiş olduğu çok yakın: attığım sayısız hatalı adımın toplamından ibaret bir adam. Mahkemede kullanılan o Freudvari jargonun çoğunu reddediyordum; öte yandan hayatım boyunca gerçeklerden kaçarak, hayatı kurmaca haline getirmeye çalışmıştım; hep sanki bir üçüncü şahıs beni izlevip dinliyor ve iyi ya da kötü davranışlarım için not veriyormuş gibi davranmıştim -romancı gibi bir tanrıydı bu, ve ben de onu memnun etme gücüne, önünde küçülebilecek bir duyarlılığa ve bu tanrı-romancının istediğine inandığı her şeye kendini adapte edebilme yetisine sahip bir karaktere dönüşmüştüm. Kendi yarattığım bu sülüksü süperego çeşitlemesiyle beslenmiş, bu nedenle asla özgürce hareket etmeyi becerememiştim. Bu benim kalkanım değil, despotumdu.
Sayfa 554Kitabı okudu
Reklam
onun için gülümsemek aslında acımasız bir şeydi, çünkü özgürlük acımasızdır, çünkü en azından bizi kim olduğumuzdan kısmen sorumlu kılan özgürlük acımasızdır. Bu yüzden gülümsemek, hayata karşı bir tavır olmaktan çok hayatın acımasızlığının doğasıydı, hiç kaçarı olmayan bir acımasızlık, çünkü insan varlığının ta kendisiydi bu. "Gülümsemeyi öğren" derken, söylemek istediği “Sırıt ve her şeye katlan'dan çok daha başka bir şeydi. "Acımasız olmayı, katı olmayı ve hayatta kalmayı bu bir bakıma.öğren" demekti
Sayfa 546Kitabı okudu
insanlığı sevmekte diretiyorsanız, onun sevimli olmasında da direteceksiniz; oysa yarı yarıya, değildir. Tıpkı bunun gibi,kocanızı sevmekte diretirseniz, ondan gizli gizli nefret etmekten kendinizi alamazsınız. Hiç kimse sürekli sevimli değildir de ondan.Olmalarında diretirseniz, bu bir zorbalık olur onlara karşı, daha da az sevimli olurlar. Siz de kendinizi onları sevimli olmasalar da sevmeye -ya da sever gibi görunmeye-zorlarsanız, her şeyı çarpıtır,nefrete düşersiniz. Herhangi bir duyguyu zorlamanın sonu o duygunun ölümü, onun yerine karşıt bir şeyin konmasıdır
Sayfa 46
Yüzüme baktı, ama bir şey demedi. O an bütün enerjisini hissettim onun; yabanıllığını, zalimliğini, aptallığım, melankolim ve bencilliğim karşısındaki sabırsızlığını. Nefreti yalnızca bana değil, temsil ettiğime karar verdiği her şeye yönelikti; yani hayatın pasif, geride duran, İngiliz yanlarına. Hepsini değiştirmek isteyen, ama bunu beceremeyen bir adamdı sanki; bu yüzden iktidarsızlığıyla kendi kendini yiyip bitiriyordu; değiştirip nefret edebileceği bir ben vardım elinde, küçücük bir evren
Sayfa 454Kitabı okudu
"Sen hastasın o zaman.Ölümün kıyısında yaşıyorsun.Yaşamın değil"
Sayfa 453Kitabı okudu
Birden aklıma Blake geldi-neydi," Gerçekleştirmeyeceğin arzuları beslemektense bebeği beşiğinde öldür"
Sayfa 453Kitabı okudu
Reklam
"Buradaki olayların yalnızca erkeğin kendini kadından üstün gördüğü bir dünyada gerçekleşmiş olduğunu gözden çıkarmamalısın. Amerikalıların ‘erkeğin dünyası' dediği bir alanda. Diğer bir deyişle, kaba kuvvetin, mizahtan yoksun bir kibrin, asılsız bir saygınlığın ve eski çağlara ait bir budalılığın hâkim olduğu bir dünyada." Gözünü perdeye dikti. "Erkekler savaşı sever çünkü bu onlara ciddi görünme imkânı verir. Çünkü bunun, kadınların kendilerine gülmesini engelleyen tek şey olduğunu sanırlar. Böyle bir durumda kadınları nesne konumuna indirgeyebilirler. İki cins arasındaki büyük fark da budur. Erkekler nesneleri, kadınlarsa nesneler arasındaki ilişkiyi görür. Nesnelerin birbirine ihtiyaç duyup duymadığını, birbirini sevip sevmediğini ve birbirine uygun olup olmadığını. Biz erkeklerde olmayan ve savaşı kadınların topuna birden iğrenç -ve de absürd kılan bambaşka bir duygu boyutudur bu.
Sayfa 428Kitabı okudu
Alison'ın öldüğü gerçeğini gitgide daha çok özümsemeye başlamış, onu ahlâki dünyadan, bu duyguyla bas etmenin daha kolay olduğu estetik dünyaya aktarabilmiştim. Bu netameli yok edişle, bu hakiki vicdan azabından sıyrılışla, çökeltilen acının bizi gizli bir kendini bağışlamaya sevk ederek yüceltmesi gerektiği ya da en azından bundan böyle daha az soysuz göstermesi gerektiği inancıyla, acının bir şekilde hayatı yücelttiği inancıyla -ki böylece acının yoğunlaşması, saçma sapan bir cebirle, yaşamın yoğunlaşmasına ya da hiç değilse zenginleşmesine eşit oluyordu- içerikten biçime, anlamdan görünüşe, etikten estetiğe, bu tipik yirminci yüzyıl geri çekilişiyle, o suçlayıcı ölüm acısını körelttim içimde
Sayfa 416Kitabı okudu
688 syf.
·
Not rated
Büyücü
BüyücüJohn Fowles
8.4/10 · 2,183 reads
Hayatını öyle bir kurmuşsun ki hiçbir şeyi yaklaştırmıyorsun yanına.Bu yüzden ne yaparsan yap ben böyleyim işte deme hakkını görüyorsun kendinde
Sayfa 283Kitabı okudu
Bütün o yüzeysel bağımsızlığına rağmen temel ihtiyacı tutunmaktı.Hayatı boyunca aksini kanıtlamak için uğraşmış; ama sonunda bunu doğruladığıyla kalmıştı.Bir deniz anemonuydu sanki- bir şeye yapışması için o şeyin ona dokunması gerekiyordu.
Sayfa 277Kitabı okudu
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.