Korkut elini uzattı, aldı. Sıcaktı. Ağzına götürdü, ısırdı. Dört dişinin izi kaldı üstünde. Bu yumuşak, zararsız nesne mi öldürecekti sarıasmayı, karamekeyi, gökçeliyi, alaca cereni, insanı? Sokakta oyuncak tüfeklerle “fıyu, fiyu” diye birbirlerine attıkları havadan kurşunlar gibi bir şeydi bu. Kaldırıp yere attı. Olacak işte, o sıra bir arpa tanesi yüklenmiş yuvasına giden bir karıncanın üstüne düştü kurşun, ezdi.