Yağmur dünyanın her yerine aynı dilde yağar. Güneş hep aynı anlama gelir. Toprak daima topraktır. Fakat insan başkadır. Toprağı kıymetli yapan, yağmuru rahmet bilen, suya azizlik pâyesi veren insandır. Her birimiz bir âlemiz. Eşref-i mahlûkat. Şahsiyet, bunu bilmek ve ona göre yaşamaktır.
Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime
Neyin var taşınacak?
Şu kırık dal sesinden
Şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
Neyin var sen gidince aklı sende kalacak?
Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
Ben gidince de duracak burada
Pencere,bulut,bahçe,ayazma
Yalın gerçek,bu görünüyor şimdilik
Bilemem gelir mi ardından
İçtiğim su, yürüdüğüm patika
Şiirime giren ne varsa
Dağ,gökyüzü, sessizlik,bahar
Gelir mi ardımdan mahşere kadar.
Bilemem açılır mı bir daha
Şiirimde ışıyan o güzel yara
İnsanın en ölümcül yarası, içinde anbean büyüyen gitme hevesidir, İshak henüz bilmiyordu. Ölmekle gitmek aynı şey; ne ölenlerin ne de kalbindeki ıstırap verici ağrı dinmek bilmediği için uzaklara gidenlerin geri döndüğünü bu dünyada gören oldu.