sessiz oturabilir miyiz seninle?
aramızda yaprakların hışırtısından,
ve ceylanların hayata çıkışından
başka bir ses olmadan.
beni sessiz de sevebilir misin?
yağmur almış toprağı
ve üşüyen kainatı dinlerken,
İlla ölmem gerekiyorsa, sen yaşamalısın…
Hikayemi anlatmak için…
Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için…
Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken,
Kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken,
uçurtmayı görür…
Senin yaptığın uçurtmayı,
Ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür.
Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin,
Bir masal olsun bu uçurtma…
-Refaat Alareer
Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?
Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
Meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden
Papatya kokusu bir de, sen gelmeden önce
Nasıl tanıyorum bilsen geçtiğin sokakları
Biraz mahmur oluyor bakışları, fersiz, çaresiz
Ölü kelebekler görüyorum sokak köşelerinde
Duvar diplerine bırakılmış acılar
Yorgun ihtiyarlar bir de, gençliğini arayan
Sen tüm sokaklardan geçmişsin meğer
Hangisine baktıysam rengi bembeyaz
Bir dokun bin ah işit pencereden
Bir asker ağlıyor kenarında sessizce
Yavuklusunun adını unutmuş gözlerinde
Ne zaman biteceğini askerliğinin
Nereye gideceğini, kim olduğunu
Aklının karıştığı mahzenlerde
Bir adam izlerine bakıyor delice
Şimdi sen geliyorsun, biliyorum
Hayallerim geliyor, umutlarım, mutluluğum
Hiçbir şeyi görmüyor gözlerim
Gireceğin kapıdan başka
Havanın dumanlı
Vaktin dar olduğu bir zamanda
Bu sözü bir gül gibi bıraktın yüreğime:
“İçim içime sığmıyor! .”
Şimdi sana dairim
Ölesiye tutkulu
Ölesiye şairim
“İnsan hayatında çok nadiren alçakgönüllülük gösteren o büyük an, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden son derece korkunç intikam alır. O büyük an, ürkekleri aşağılamayla geriye iter ve yeryüzünün bir başka tanrısı olan yılmayan yaradılışları ise, ateşli kolları arasına alıp kahramanların gökyüzüne yükseltir. O bir tek saniyeyi, layık olmadığı halde kendisini kadere söz geçirecek yere yükseltmiş o saniyeyi, hiçbir şey bir daha geri getiremez.Şans, çok sevdiklerine karşı bile her zaman cömert değildir ve ilahların, ölümsüzlere unutulmaz işler başarma imkânını bir defadan fazla verdikleri az görülmüştür.”