İnsanlar bir gülü bir senetle
Değiştirmeye alıştılar
İnsanlar başka insanların hayatını
Bir hezaren sandalye midir hayat
Dizip kaldırmaya alıştılar
İnsanlar yüreği ve onuru, alıştılar
Yelin üflediği yaprak mıdır onur
Yürek arsız otlar gibi ayaklar altında
Tanımıyor kimse kimseyi
Ne güzel ne güzel ne güzel tanrım
Fesleğen ekiyor, sardunya dikiyorum
Bitiyorum arsızlığına çimenin çiçeğin
Arsızlık bugünden geri
Umut ve direnç demektir
Sokulmak demektir yaşamın koynuna
Her şey birikir
Sözler düşünceler ve nesneler biçiminde
Her şey birikir
Duru sular ters yazılar emek ve gözyaşı
Akıyor sanılan kuruyor sanılan
Haklar haklılıklar ölüm zulumlar
Uçuyor sanılan her şey birikir
Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa
Böcekler gibi başlamalı yeniden
Bu Allahsiz bu yağmur işlemez karanlıkta
Yan garipliğine yürek yan
Gitti giden
OTAĞ
Sevgilim, işte Eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında)
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır
"Ebu Zer El Gıffari'ye sorar kabilesinden birisi; 'Ya Gıffari,yalnızlık zor değil mi?' diye. Cevap, benim de cevabımdır: 'insanlar daha zor.' İncelik ve lirizm elbette şiddetten daha zor ama insanı ayakları üstünde tutacak başka bir belkemiği yok."