Hem genel kültürü geliştirecek hem de sağlam bir dram okumak istiyorsanız mutlaka şans vermeniz gereken muazzam bir kitap.
Yazarın dili bana Khaled Hosseini'nin dilini hatırlattı, bize sadece hayat hikâyesi anlatmakla kalmıyor aynı zamanda bolca mevcut zamanın yönetim şeklini işliyor. Her bir sayfayı heyecanla ve merakla okudum keşke daha uzun olsaydı da bu kitaba daha çok doyabilseydim..
Sevgi, sevilen insanın fiziksel varlığının çok çok ötesine geçer. Sevgi en derin anlamını kişinin tinsel varlığında, iç benliğinde bulur. Sevilen kişinin gerçekte olup olmaması, yaşayıp yaşamaması bir anlamda önemli olmaktan çıkıyor.
Şimdi bize, insanı kabaca her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski' nin sözlerinin doğru olup olmadığı sorulursa, cevabımız "Evet, insan her şeye alışabilir ama nasıl olduğunu bize sormayın " olacaktır.
"Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam da böyleydi durum. Insanların gözünde giderek yükselirken aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu.
İvan İlyiç kırk beş yaşında mahkeme üyesi olarak ölmüştü. Babası Petersburg'da değişik bakanlık ve devlet dairelerinde kendine iyi kötü dünyalık yapabilecek mevki ve makamlarda bulunmuş bir memurdu; buralar öyle yerlerdir ki, böylesi koltuklara ulaşabilen insanların ellerinden doğru dürüst bir iş gelmeyeceği açıkça görülmesine karşın uzun hizmet geçmişleri ve sahip oldukları unvanlar düşünülerek bunların işlerine son verilmez, böylece hem gerçekte olmayan, yalnızca onlar için icat edilmiş hayalî makamlara sahip olurlar hem de onlara elden ayaktan düşecekleri yaşlılık günlerine dek yetecek altıyla on bin ruble arası, hiç de hayalî olmayan bir maaşa konarlar.