Elif Demir

Elif Demir
@Elfdemir
Hayat da o sevgili gibidir. Onu düşler,düşledikçe severiz. Yaşamaya kalkışmamak gerekir; tıpkı o oğlan çocuğu gibi aptallığa atarız kendimizi; bir anda değil ama, çünkü hayatta her şey fark edilmeyen nüanslarla ilerler. On yılın sonunda artık düşlerimizi tanıyamaz , onları inkar eder, sığırlar gibi o an çiğnenecek ot uğruna yaşarız.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Hırs insanı şan ve şöhretten daha çok sarhoş eder; arzu her şeyi yeşertirken sahip oluş soldurur; hayatı yaşamaktansa düşlemek yeğdir; kaldı ki yaşamak da bir bakıma hayatı düşlemektir; ama hem gizemi hem de netliği azalmış bir düştür bu, geviş getiren hayvanların cılız bilincindeki dağınık düşlere benzer, karanlık ve ağır bir düş.
Sayfa 120Kitabı okudu
Şu anda muhtemelen Biarritz sahillerinde sıradan bir hayat sürüp bayağı hayaller kuran M.de Laleande , Mme de Brevyes’in ruhunda her şeyi hakimiyetine alacak, kendi dışındaki her şeyi yok edecek kadar yoğun, mucizevi bir hayatı daha olduğunu bilse çok şaşırır kuşkusuz..

Reader Follow Recommendations

See All
M.de Laleande’ı güzelliği ya da zekası yüzünden sevseydi ondan daha zeki, esprili ya da daha yakışıklı bir genç erkek onu oyalayabilirdi. Ona iyi yürekli ya da kendisine âşık olduğu için bağlanmış olsa bir başkası daha büyük bir sadakatle sevmeye çalışabilirdi onu. Ama M.de Laleande ne yakışıklı ne zeki. Şefkatli mi ,katı mı, ihmalkar mı vefalı mı olduğunu Mme de Brevyes’e kanıtlama fırsatı olmadı. Dolayısıyla Mme de Brevyes’in sevdiği , başkalarında yüksek düzeyde bulunabilecek meziyetler ve cazibeler değil, bizzat M.de Laleande; kusurlarına, vasatlığına rağmen sevdiği bizzat o; dolayısıyla da onu her şeye rağmen sevmeye mahkûm.
İtalyan Yayıncıya Mektup
Toplumsal sorunlar sınırları aşıyor. İnsan türünün tüm dünyayı kaplayan o geniş yaraları dünya haritasındaki mavi ya da kırmızı çizgilerde durmuyor. Erkeğin cahil ve umutsuz olduğu, kadının ekmek için bedenini sattığı , çocuğun kendini eğitecek bir kitabın, kendisini ısıtacak bir ailenin yokluğunda acı çektiği her yerde Sefiller kitabı kapıyı çalıp şöyle diyor: Sizin için geldim, sayfaları çevirin.
Reklam
Bizler zil takıp oynarken o vals yapardı; o bizim yaşamımızın kulak tırmalayan müziğine sağırken, biz onunkinin dingin çoksesliliğine sağırdık.
Neden mümkün olan binlerce algı arasından bunlara takılıp kalıyorum? Bunların ardında düşünceler,anılar,çağrışımlar var. Çünkü bilinç her zaman aktif ve seçicidir,seçimlerimizi etkileyen ve algılarımıza karışan, sadece bize ait eşsiz duygu ve anlamlarla yüklüdür. Bu nedenle gördüğüm sadece Yedinci Cadde değil, benim kendiliğimin ve kimliğimin belirlediği kendi Yedinci Cadde’mi görüyorum.
Sayfa 119Kitabı okudu
Bazı zehirlenmelerde veya ciddi migren ataklarında deneyimlenen titreşmeli, donan ve tutulan , zamanla bulanıklaşan görüntüler bilincin ayrı ayrı anlardan oluştuğu fikrini inanılır kılar.
Sayfa 118Kitabı okudu
Başka bir deyişle,süreklilik duygusu ardışık algısal anların zincirleme biçimde üst üste gelmesinden kaynaklanır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Poincare bu bilinçdışı kendiliğe duyduğu hayranlığı şöyle dile getiriyor:”Tamamen otomatik değil, muhakeme yetisi var;(...) seçmeyi, öngörmeyi biliyor.(...) Öngörmeyi bilinçli kendilikten daha iyi biliyor zira onun çuvalladığı noktada başarılır oluyor.”
Reklam
Ama dikkatlice bakıldığında bilhassa bir sevecenlik, bir ızdırap yansıtıyordunuz ; daha doğumundan önce isteği periler tarafından reddedilmiş biri gibi tıpkı.
Webster’s sözlüğü “intihal” sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “Bir başkasının fikirlerini veya kelimelerini çalmak ve kendine aitmiş gibi göstermek,kaynak belirtmeden kullanmak,yazınsal hırsızlık yapmak , zaten varolan bir kaynaktan alınan bir fikri veya ürünü yeni ve özgün olarak sunmak.” Bu tanımla kriptomnezi arasında hatırı sayılır ölçüde örtüşme var. Temel ayrımsa şu: Genellikle anlaşıldığı ve kınandığı şekliyle intihal bilinçli ve kasıtlıyken kriptomnezi öyle değildir.
Ah! Umarım bir gün bir yadigârın görüntüsü, bir yıldönümü, düşüncelerinizin akışı hafızanızı benim sevgimin yakınına götürür; o zaman sizi duymuş, görmüş gibi olurum, gelişinizi kutlamak için bütün çiçekler büyüyle açar.
Gözünü açtığında, Gregor Samsa’ya dönüştüğünü anladı.
Onu düşünüp bedenini hatırlayınca,kalbinde bir sıcaklık hissetti. O zaman bir balık ya da günebakan olmadığı için sevinç duydu. İki ayak üzerinde yürümek, giysi giymek , bıçak ve çatal kullanarak yemek yemek, mutlaka çok güç işlerdi. Bu dünyada öğrenmesi gereken çok fazla şey vardı. Ancak eğer insan değil de balık ya da günebakan olmuş olsaydı, böylesine garip bir yürek sıcaklığını asla duyumsayamazdı. Öyle hissetti.
Sayfa 203Kitabı okudu
Onun kalbi atınca benimkini de hareket ettiriyor sanki. Birbirine bağlı iki tekne gibi; halatı kesmek istesem de, onu kesebilecek bir bıçak yok hiçbir yerde.
Sayfa 114Kitabı okudu
Zaten nihayetinde hepimizin yapması gereken kendimizle açık yüreklilikle uzlaşmayı başarmak değil midir? Karşımızdakini sahiden görmenin , kendi içimize, taa dibimize kadar dosdoğruca bakmaktan başka bir yolu yoktur.
Reklam
Kendini çekilmez kılmayı bilmeyen kimse yalnızlığına göz kulak olamaz.
Yok olma krizlerine,hiçlik içinde soluksuz kalmaya, bir tükürüğün içindeki ruhtan başka bir şey olmamanın dehşetine karşı, umumi felçten kaynaklanan benlik genleşmesi dışında hiçbir çare yoktur.
Arkadaş,insanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini; yaşamın,hem senin,hem başkalarının yaşamının daha güzel olabileceğine inanmadığın an olmasın; ama başka bir yaşamdan,ilerdeki yaşamdan, buradaki yaşamımızda bizi avutacak, düşkünlüğümüzü kabullenmemize yardım edecek bir yaşamdan söz etmiyorum. Kabul etme. Yaşamın neredeyse bütün acılarından Tanrı’nın değil de insanların sorumlu olduklarını anladığın günden sonra, bu acılara bir daha razı olmayacaksın. Hiçbir şeyi putlara kurban etme.
Sayfa 208Kitabı okudu
Yaşam,insanların razı olduklarından daha güzel olabilir.Bilgelik mantıkta değil,aşktadır.Of! Bugüne dek fazlasıyla önemli yaşadım.Yeni yasaya uymak için yasasız olmak gerek.Ey kurtuluş!Ey özgürlük! Arzum nereye uzanabilirse oraya gideceğim. Ey benim sevdiğim,gel benimle; oraya dek götüreceğim seni; sen daha da ötelere gidebilmelisin.
Sayfa 148Kitabı okudu
Sana gecenin öyle bir saatinde gelmek isterdim ki,her birinde sana gösterilenden daha fazlasını arayarak birbiri ardından birçok kitaplar açıp kapamış olasın; hâlâ beklediğin bir gece saatinde, desteklendiğini duymamak yüzünden coşkunun keder olacağı saatte gelmek isterdim sana.
Olası,ama daha elde edilmemiş bir yaşam doluluğu duygusu şöyle bir görünürdü bazı bazı,sonra gene gelirdi,gittikçe daha ısrarlı gelirdi.Of! Bir sabah boşluğu açılsın artık,diye haykırırdım;bu sonu gelmez çekişmeler ortasından çatlayıversin!
Reklam
Birçok güzel şey için aşkla yıprattım kendimi,Nathanael.Onlar için hiç durmadan yanıp tutuşmamdan geliyordu parıltıları. Yorulmak bilmiyordum. Her coşku bir aşk yıpranmasıydı benim için,çok hoş bir yıpranmaydı.
Uyandığımda büyük bir neşeyle güzel güneşe bakarken“Onu göreceğim!” diye bağırıyorum sabahları,“Onu göreceğim!” Ve o an bütün gün yapmak istediğim başka bir şey gelmiyor aklıma. Her şey, her şey bu ümitle iç içe geçiyor.
Tartışmayı kesmeye hazırdım; ben çok içten duygularla konuşurken, başkasının konuya anlamsız beylik sözlerle yaklaşması kadar beni çileden çıkaran bir şey yoktur.