Senin ipek çorabın içinde bir ruh varsa benim avucum anlar. Onunla başka türlü bir temas ve muhabere vasıtası bilmiyorum. Belki diz kapağının da bir ruhu var. Sen boyadığın ve süslediğin vücudunla hangi duyguya hitap ediyorsan ondan cevap alıyorsun.
Ferit, bu sıcak arzularla kıvrılan belin, tabiatın her çeşit iştahıyla dolu, dirilik ve güzellik, nesi varsa bütün lütuflarına kavuşmuş vücudun üstünde, bu kadar ahmakça santimantal bir başın ne aradığını düşündü.
-Hele iyi ol, kalk da senin ruhunla biraz meşgul olayım.
(Kendisinin bu hor görücü tonunda, mazeretini yüksek bir kıymetler sisteminde arasa bile bulacağı şüpheli ve nahoş bir kibir sezen Ferit, ben’inin dizginlerini çekti.)