Bahtınım hep kapalı oluşuna sebep neydi
acaba? Yaşamak, başkaları kadar benim de hakkım değil miydi? Eski kitapçı Pascha, sevkiyatçı Hennechen kadar? Yoksa omuzlarım mı yoktu bir devin omuzlan gibi; iki kuvvetli kolum mu yoktu çalışmak için? Günlük ekmeğimi kazanmak için, Möller caddesinde odun yarıcılık bile aramamış mıydım? Tembel miydim? İş bulmak için didinmemiş, üniversite derslerine devam etmemiş, gazete makaleleri yazmamış, gece gündüz deli gibi okuyup çalışmamış mıydım? Bir cimri gibi yaşamamış, param fazlaca oldu mu ekmek ve sütle, param az olunca kuru ekmekle kanımı doyurmamış mıydım? Hiç parasız kalınca açlığa katlanmamış mıydım? Otellerde mi oturmuş, ilk katlarda ayrı daireler mi tutmuştum? Bir izbede; şu son kış içeriye yağan karlarla, bütün dünyanın boşlayıp kaçtığı bir teneke atölyesinde barınıyordum. Bütün bu olup bitenlerden, artık hiç bir şey anlayamıyordum hiçbir şey.
Karanlık daha da koyulaşmıştı; karşımdaki polisin yüz hatlarını güçbela seçebiliyordum.
- Haydi, kalkın artık!, dedi.
Derhal kalktım, tekrar yatmamı emretseydi ona da peki derdim.
Bir yazıyı bitirince bir yenisine giriştim, yazı işleri müdürünün geri çevirmeleri, beni yıldırmadı çok kere. Kendi kendime hep, er geç başaracaksın dedim.