Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cansu Ayman

%8 (26/296)
Dune Mesihi
Dune MesihiFrank Herbert
8.6/10 · 6,2bin okunma
Reklam
Eğer biri, içimde hiç günah yok, diyorsa, Onun içinde hiç doğruluk yok demektir.
Tanıdık bir kişinin ölümü, zihinlerde çeşitli yer değişikliği ve tayinlerle ilgili düşünceler oluşturduğu gibi, hepsinde de her zaman olduğu gibi, "İyi ki ölen ben değilim de o!" şeklinde bir sevinç yaratmıştı. Her biri: "İşte o ölüp gitti ama ben yaşıyorum." diye içinden geçiriyordu.
Sayfa 9

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Modern resimdeki araştırmalar biliminkilerle ilginç bir biçimde örtüşüyor. Klasik eğitimde desenle renk birbirinden ayrılır: nesnenin uzamsal şeması çizilir, sonra da bu şema renklerle doldurulurdu. Oysa Cezanne şöyle diyor: "İnsan renk sürdüğü ölçüde desen çizer." Demek istiyor ki algılanan dünyada da, bu dünyayı dışavuran tabloda da nesnenin konturunu ve biçimini renklerin bittiği ya da değiştiği noktadan ayıramayız, her şeyi (nesnenin biçimini, kendine özgü rengini, fizyonomisini, yanındaki nesnelerle ilişkisini...) içeren renk cümbüşünden o konturu ve biçimi kesin çizgilerle ayıramayız. Doğa nesnelerin konturunu ve biçimini gözlerimizin önünde nasıl meydana getiriyorsa, Cezanne da onları öyle meydana getirmek ister: renklerin düzenlenişiyle. Renklerin dokusuna sonsuz bir özenle işleye işleye resmettiği bir elma da bu yüzden sonunda şişer ve akıllı uslu desenin dayattığı sınırlara sığmayıp çatlar.
Aynı yılların bir başka eğilimi, binalara yüce ilkelerin, değerlerin adlarını vermekti; ama annem yaptırdıkları apartmana "Hürriyet", "İnayet", "Fazilet" gibi adlar verenlerin, aslında bütün hayatlarını bu değerleri çiğneyerek geçirmiş kişiler arasından çıktığını söylerdi.
Reklam
"Ha, ha, ha. Ne kadar şakacı bir insansınız Herr Settembrini." "Şakacı mı? Hınzır demek istiyorsunuz. Evet, biraz hınzırımdır," dedi Settembrini. "En büyük derdim hınzırlığımı böyle acınası nesnelere harcamak zorunda kalmam. Umarım, hınzırlığa karşı değilsinizdir mühendis bey. Benim gözümde hınzırlık, karanlık ve çirkin güçlere karşı en pırıltılı silahtır. Hınzırlık beyim, eleştirinin ruhudur ve eleştiri ilerlemenin ve aydınlanmanın özünü sağlar."
...çünkü insanlar ne söylemeleri gerektiğini bilmiyorlar, sadece bir şey söylemek gerektiğini düşünüyorlar.
Bodin, konuyu daha da ileri götürerek bu yalın varlıkların, cinlerin, ruhların, meleklerin, iblislerin ve ölmüş insanların ruhlarının eğer cismani ise (ki kendisi bunu onaylar) ve bir şekli varsa ay ve güneş gibi kesinlikle daire şeklinde olduğunu, çünkü bu şeklin en mükemmel biçim olduğunu öne sürer -kenarı, köşesi, çarpıklığı, çıkıntısı olmayan en mükemmel şekildir.
Sayfa 196Kitabı okudu
Nietzsche özünde şunu söylemektedir: Yapmaya ve başarmaya can attığımız şeyler (olmayı umabileceğimiz türden bir insana dönüşmek) aslında ulaşılabilir mesafededir. Ama bu hedeflerin her birine giden yolun şöyle bir zorluğu vardır: Acı, hayal kırıklığı, kıskançlık ve hüsran dolu, insanın kendine kızdığı bir yoldur bu. Nietzsche iyi şeylerin hep böyle acılardan doğduğunu söyler. İyi şeyler, kendiliğinden geliveren şansın eseri değildir. Hayranlık duyduğumuz şeye (başarılı bir insan) dışarıdan bakarsak, yalnızca sonucu görürüz. Genellikle onun evrimsel geçmişini yakından inceleme fırsatı bulamayız. Istırap, korku, güvensizlik dolu gecelerini görmeyiz. Oysa böyle bir içgörü, tuhaf bir şekilde yüreklendiricidir. Acı çekmenin kendimizin en iyi versiyonu olmakta çuvalladığımızın göstergesi değil, tam tersine olmak istediğimiz -ve olmamız gereken- kişiye dönüşme sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu görmemize yardım eder.
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
Ad, aşıkları birbirine yaklaştıran bir köprüdür. Ama o, aynı zamanda onları ayıran uçurumdur da. Ad, yalnızca ötekini göstermez, aynı zamanda tüm birleşme, bir olma çabalarına karşın, öteki olarak kaldığının sembolüdür. Aşıkların, bireyselliğin engellerini aşmak karşısındaki güçsüzlüklerinden ötürü çektikleri acıyı ve imkansızlığı simgeleştirir. Bir olmayı çok isterler, ama iki kişi olarak kalırlar. En samimi birleşmede bile ayrıdırlar. Ayrılık düşüncesi onları ürpertir; ama birlikte midirler, aşk bir olma mucizesini gerçekleştirmiş midir?
Reklam
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
Birçok kadın Mavisakal masalını harfi harfine yaşamıştır. Henüz yok ediciler konusunda safdilken evlenen bu kadınlar, hayatlarına yıkım getiren birini seçerler. Bu kişiyi, sevgiyle "iyileştirme"ye kararlıdırlar. Bir şekilde "evcilik oynar"lar. Vakitlerinin büyük bir kısmını, "Sakalı aslında o kadar da mavi değil" diyerek geçirdikleri söylenebilir.
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
Psikanaliz kötülüğü daima insanın içindeki bir oluşuma dönüştürmekte, böylece teodise problemini çözmektedir. Freud'a göre kötülüğün somutlaşmış biçimleri artık mevcut değildir, çünkü görünür olduğu biçimler ruhsal aygıtın unsurları haline gelmiştir: Kötülük libido ve ölüm dürtüsünün, yeniden üretim ve tüketimin çeşitli şekillerinden oluşan, sansüre kurban gitmiş bir arzulama kuvveti olarak bilinir.
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
Tarihte önemli kadın yok demek ki kadınlar yetersiz diyen erkekler o sırada...
Kadınlar, çevrenin taleplerine başarıyla uyum sağlamak için gerekli olan bedensel ve zihinsel fonksiyonlar açısından erkeklerden daha aşağı görüldü. Sonuç cinsiyetler arasında işlevsel bir eşitsizliğin olduğu fikrinin yaygın olarak kabul görmesi oldu. Daha popüler bir başka teoride yüksek eğitim gören kadınların fiziksel ve duygusal zarar
Sayfa 275Kitabı okudu
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
Bir savaş gemisinin pahası 300.000 litre ederdi, batmasıysa beş dakika sürmezdi...
Cansu Ayman tekrar paylaştı.
...bağımlılıklarımız birer hastalık değildir. Hayatımızı ezbere yaşamanın varabileceği son noktalardır. Bir nevi önümüzdeki ihtimaller denizini, özgürlüğümüzü reddedip, hayata sırt dönmemizdir. Hayatta olmanın beraberinde getirdiği özgürlüğü ve onun baş dönmesini, kaygısını yok etme çabasıdır. Kişinin varoluşunu tekdüzeleştirme denemesidir. ... Varoluşçu bakış açısına göre, hayatta kurduğumuz bağlardan birini hayatımızın merkezi haline getirdiğimizde bağımlılıktan bahsetmemiz mümkün olabilir. Seçtiğimiz o tek bağ bazen hayatımızı öyle bir kaplar ki, başka hiçbir şey düşünecek, hiçbir şeyle ilgilenecek alanımız kalmaz ve bu bize çok iyi gelir. Bazen de bu güçlü bağ, bağımlılık haline gelmiş bağ, sistematik olarak uzak durmak, sahip çıkmak istemediklerimizi kapalı kapılar ardında tutmak anlamına gelir. Ancak en önemlisi şudur: bağımlılıkla beraber hayatlarımız hiç olmadığı kadar kesin bir hale gelir; bir şeyin peşinden koşmak, ona ulaşmak için her şeyi yapmak, rahatlamak ve içinden çıkana kadar bu döngüyü tekrar etmek. Bilinmezlik ve belirsizlik, kötü de olsa, hapsedici de olsa artık bilinir hale gelir.
3.621 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.