Yazarın okuduğum ilk kitabı. İlk sayfasından son sayfasına kadar korkuyu kaygıya ekleyip nereye gidiyoruz, nasıl bu hale geldik, durdurmak yerine eklemeler yapıp nasıl tüketen toplum olduğumuzu hayıflanarak okudum..
Hepimizin içinde olduğu gemi batıyor, bunu görüyoruz, ne mi yapıyoruz; bizi batıranların türlü sebepler öne sürüp bizi batmaya ikna edenlere alkış tutuyoruz. Ben bir fedakarlık yaptım diye avunuyoruz. Nereye kadar avuntu içinde yaşayacağız bir dur demek ne zaman aklımıza gelecek..
Yazar 'madem kötüler, o halde neden işleri rast gidiyor' derken Livaneli'nin Son Ada kitabında geçen "Aslında köpekbalığı neye göre kötü, yunus neye göre iyiydi? Belki de iyilik ve kötülük diye bir şey yoktu" kitabı okurken sıkça hatırımda kaldı.
Alçaklığı türlü konumlarda görüyoruz. Birçoğunda bulunuyoruz hatta. Sorsan hepimiz durumdan rahatsızız ama benim yapmamla ne değişecek diyip kabuğumuza gömülüyoruz. Deve kuşu misali ama bizim kafamız hep kumda. Fakat unutmamamız gereken bir şey var yazarın da değindiği gibi 'kapılar kapandığında bütün insanlığın parmakları arada sıkışacak. Biliyoruz.' Evet. Biliyoruz.
Kitabı okuyun, okutun, üzerinde bolca düşünün. Kaleminize yüreğinize sağlık hocam.
"... düşünmemeyi tercih ettiğimiz konular üzerine düşündürüyor."
Üç bölümümden oluşan bir eser. İlk bölümünü okurken epey sıkıldım 15inde genç bile sayılmayacak bir çocuk 36sında yetişkin bir kadın.. Ancak ikinci bölümde ve sonrasında konu öylesine değişiyor ki; ahlak, vicdan, suç, endişe, merak, öfke tüm duygular bir anda yaşanıyor... Bu duyguların birçoğu yıllarca devam ediyor taki kahramanımız Michael bunu kitap haline getirene dek. Ancak merak, cevabını bulamadığı sorular halen peşini bırakmış değil..
Ve unutmadan bu kitabı tavsiye eden
Handan a çok teşekkür ediyorum, harika kitap tavsiyeleriyle, tahlilleriyle hayran bırakıyor kendine.. Felsefeyi sevdirecek bana böyle giderse :)