Hep bir yabancıya bakar gibi mayası efkâra
çalan gözlerin eylülün ekime vedası gibi giderken
Bir ayağı kapıda sevgini beyhude bir
çabayla durdurabilir miydi sözlerim
Aklında kalbine iyi gelen
bir başkasının gülüşleri varken
Mutlu sanılan her hikâyede olduğu gibi kapı
gıcırtısında vedalar seyrini değiştirebilir miydi?
Hasadı gecikmiş zamanlardan içi elem
dolu kaç hatıra varsa bana payidar
uzakları sen olan yolların nasırlı mesafelerine
gizledim, biliyorum dönmeyeceksin
Refakatçisi olduğum kasvetli bir
gecenin ayazında, henüz repertuarında
olmayan müsterih bir vedayla git
Herkes ve her şeyden habersiz, ben bilmeyeyim mesela
Birbirimizin uzaklarıydık ikimiz
Kayıp zamanların telafisi olmayan
yaşanmamış mutlulukları, hükmü
bir sılanın yüz kızartıcı özleminde
verilmiş mağrur korkaklardık
Babamın ihmal ettiği edebimle
ateşini düşüremediğim küfürler
sayıklıyor, yarama tuz olan
gözlerini yüreğime bastırıyorum
Çıplak bir maktul, makberi kefensiz
Üstünde toprağı yok artık sözlerimin
Ölsem gömmeyecek
Bir çiçekle gelmeyeceksin biliyorum
Özünde seyis olan ilkokul öğretmenimin verdiği
sakat bir Türkçeyle adını oluşturan harfleri tecrit
ettiğim bir alfabenin sesli olanlarıyla sen başkasını
severdin, bense tüm sessiz harflerde seni sevebilmeyi
Sen yine de kapatma gözlerini
bırak açık kalsın yüreğimin
derinliklerinde Işıklarını
söndürme umutlarımın,
Dokunma, kapalı kalmasın
hiçbir şey Rahledeki kitap,
sokak lambaları Ve en kötüsü de
başkasının ellerini tutan avuçların