Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emine

"Konuşlandığınız yer, konuşmanızın içeriğini belirler."
Sayfa 12
Reklam
" Dünya yeni bin yıla kan ve gözyaşı ile girdi."
Sayfa 258
Geçmiş, şu an ve gelecekte değişmeyecek olan lanet olası dünya gerçeği!
Dünya yeni bin yıla kan ve gözyaşı ile girdi. Afganistan' da ve Irak'ta akan kan durmak bilmiyor. Küresel sermaye baronları, çıkarları için çok rahat en acımasız savaşları göze alabiliyorlar. Uluslararası hukuk bir yana, en temel insani değerler bile kolayca yok sayılabiliyor. Filistin ve Lübnan diken üzerinde... Parmaklar tetiklere
Sayfa 258

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ABD'nin Pakistan üzerindeki baskısının kısa ve orta dönemde sona ermesi beklenmiyor. Bir taraftan terörü ve radikal zemin hazırlayan ortamı hazırlamış olan ve sonra da bunları gerekçe göstererek kendi ekonomik, siyasal ve stratejik çıkarları uğruna siyasal-askersel müdahalelerde bulunan ABD yönetimi, Avrasya'daki enerji kaynaklarıyla ilgilendiği sürece Pakistan'ın hedef tahtasından inmesi olanaksız olacak. Pakistan için tek çıkış yolu, şimdilik bölgesel ittifaklar içinde konumunu güçlendirmek ve radikal İslam kıskacından kurtulmak olarak görünüyor; ancak böyle bir başarıya ulaşmanın o kadar kolay olmadığı da bir gerçek....
Sayfa 252
Pakistan'ın Çin'e yönelik yaklaşımını "istikralı bir şekilde gelişen dostluk ilişkisi" olarak niteleyen Çima'nın, ABD'nin küresel politikalarına ilişkin hataları üstüne yaptığı değerlendirme dikkat çekici: "Biz Pakistan olarak teröre karşıyız. Terör Pakistan'ın sadece iç sorunları etkilemiyor. Terörün Pakistan üzerinde çok kapsamlı bir etkisi bulunuyor. Maalesef Almanya Afgan Ordusu'nu çok kötü biçimde eğitti. Kötü eğitim alan Afgan Ordusu terörle mücadelede yetersiz kalıyor. Uyuşturucu baronları ve savaş zengini işadamları ülkedeki etkilerini koruyorlar. ABD Irak'ta 160 bin askerle varlığını sürdürmeye çalışıyor. Afganistan'da 40 bin askerle teröre karşı savaşmak mümkün mü? Kaldı ki 40 bin askerin sadece 20 bini muharip güç düzeyinde. Geri kalanı savaşmak bile istemiyor. Amerika kendi yapamadığını Pakistan'ın yapmasını bekliyor ve suçu sürekli olarak Pakistan'ın üzerine atıyor. CIA, bölgeyi Balkanlaştırmak istiyor. Biliyor musunuz, Belucistan'ın bağımsızlığı için savaşmakta olan Belucistan Özgürlük Ordusu, Afganistan'ın Kandahar kentinde üstlenmiş durumda. ABD tarafından da yönlendiriliyor."
Sayfa 242
Reklam
Türkiye'de AKP hükümetinin gerek İsrail'le ve gerek ABD ile yakın ilişki içinde olduğu düşünüldüğünde, Pakistan yönetiminin ile Türkiye arasındaki iyi ilişkiler nasıl açıklanabilir? Ortada politik bir aykırılık mı vardı? Çima'ya göre bu soruların yanıtı oldukça açıktı: "Her devlet konumunu kendi ülkesinin çıkarlarına göre belirler. Türkiye de, Pakistan da böyle yapmaktadırlar. Bu nedenle Türkiye'nin çıkarı, Amerika ve İsrail'le yakınlık kurmaktan geçiyorsa bunu yapar. Ortada politik bir aykırılık yok."
Sayfa 242
"Hindistan nükleer güce sahip olduktan sonra Pakistan da nükleer kapasitesini geliştirdi. Bu durum, ABD'nin tepkisine neden oldu; çünkü Pakistan Müslüman ülke nükleer güce sahip tek ve aynı zamanda İslam dünyası içinde anti- Amerikan düşüncenin en yaygın olduğu ülke. Pakistan bir yandan da ön cephede bulunuyor. Bunun yanı sıra Pakistan, 21. yüzyılda ABD'nin karşısında bir denge oluşturabilecek olan ve yeni süper güç adayı Çin ile yakın ilişki içinde. Yani nükleer güce sahip, güçlü bir Müslüman ülke, ABD yönetiminin hoşuna gitmiyor. Pakistan kendi bölgesinde önemli bir konumda bulunuyor."
Sayfa 241
Amerika Afganistan operasyonunda başarı sağladı mı? Nawaz Han'a göre başarı sağlamak bir yana bölgeye müdahale gerekçesi yaratmak oluşturmak için Usame bin Ladin'i hayatta tutan da ABD'ydi: "ABD güçleri Afganistan'da büyük şehirler dışında kontrolünü genişletemedi. Amerikanın gerçek amacı neydi? El Kaide'yi yok etmek mi, yoksa buraları bombalayıp teröristlerin Pakistan'a, Afganistan'a kaçmasını sağlamak mı? Aynen Irak'ta olduğu gibi... ABD Irak'ta da sınırları kontrol altına alamadı. Kendi yapamadığını bizim yapmamızı istiyor. Mesela kimse Usame Bin Ladin'in hayatta olup olmadığını bilmiyor. Bin Ladin ABD tarafından hayatta tutuluyor. Böylece buralara müdahale etmek için gerekçe olarak kullanıyor. Benzer şeyi Irak'ta Saddam Hüseyin ile de yapmıştı. Önce kendi tarafında kullandı sonra da Irak'a müdahale etmek için gerekçe olarak gösterdi."
Sayfa 234
"İlginç gelişmelerden biri, sadece Mısır ve Ürdün'ün değil Suudi Arabistan'ın da Hizbullah'a sert çıkması oldu; çünkü bu ülkeler sadece İslamcılıktan değil, bölgesel bir kuvvet olarak İran'ın sivrilmesinden dolayı da kendilerini tehdit altında gördüler. İran, Şii bir güç olarak ortaya çıkıyordu ve tarihin en eski çağlarından beri İranlılarla Araplar arasında gerginlik yaşanmıştı"
Sayfa 179
Şimdi din olgusu öne çıkarılıp pazarlık bu eksen üzerinde yürütülüyor. İsrail'in nükleer güç olmasına ses çıkarmayan ABD, İran'ın nükleer güç olmasını ise Tahran üzerinde baskı aracı olarak kullanmaya ve söz konusu diplomatik denklemi kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
Sayfa 170
Reklam
Humeyni, ABD'yi "Büyük Şeytan" olarak ilan etti. Sovyetler Birliği'ni de ABD ile aynı kefeye koydu... Humeyni bütün Batı'yı reddediyordu, ABD'yi büyük şeytan olarak görüyordu; ama Batılı ülkeler ile de hem ekonomik hem de askeri ilişkiler içine girmekten çekinmiyordu. İslam devrimi propagandası, aslında halkın İslamlaştırılmasına yönelik inancını koruması için kullanılıyordu. Yani Humeyni'nin antiemperyalist söylemleri, sadece sözde kalıyordu. Pratikte Bati ve Batılı ile ilişkiler hızla yürütülüyordu.
Sayfa 169
Emperyalist darbe İran için özgürlük dönemi çok uzun sürmedi. Başta Washington olmak üzere kapalı kapılar ardında Musaddık'ın devrilmesi planlanmaya başlandı. Sıkıntı giderek artmıştı. Iran kontrolden çıkıyordu. 1953'te ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA harekete geçti ve Musaddık'a karşı darbe yapıldı. Darbenin planlayıcısı ve uygulayıcısı ABD Başkanlarından Franklin Roosevelt'in ailesinden gelen CIA Tahran İstasyon Şefi Kim Roosevelt ile Şah'ın dostu ve 1991 Körfez Savaşı'nda ABD ordusunun komutanı olan Norman Schwarzkopf'un babası General Norman Schwarzkopf'tu.
Sayfa 166
İRAN / Muhammed Musaddik
Musaddık hemen harekete geçti. İran petrollerini ulusallaştırdı, yabancı şirketlerin imtiyaz haklarını içeren anlaşmaları iptal etti. Bu durum, Batı'ya ve özellikle de yavaş yavaş Küresel egemenlik peşinde koşmaya başlamış çokuluslu şirketleri rahatsız etmişti. Iran denetimden kaçıyordu. Bunun önüne geçilmesi için dinci ya da değil; ama Batı'nın çıkarlarını kollayacak totaliter bir rejim gerekiyordu. Önce, dinci olmayan yönetim denendi.
Sayfa 165
İran
Islam devrimi her ne kadar bütün Batı'yı emperyalist ilan edip, ABD'yi "büyük şeytan" olarak değerlendirse de Humeyni gerek siyasal gerekse ekonomik açıdan Batı ve özellikle de Avrupa ülkeleri ve Moskova ile işbirliği yapmayı sürdürdü. Artık dünya üzerinde siyasal İslam'ın Şii yüzü de önemli bir küresel aktör olmak istiyordu.
Sayfa 163
ABD için Irak gerek yönetimin yapısı, gerek enerji kaynakları gerekse Arap dünyası içindeki önemli konumu nedeniyle göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir ülkeydi. ABD'nin Ortadoğu petrollerini ve petrollerin güzergâhlarını denetim altına alabilmesi için, Irak'ı işgal etmesi ve yönetimini kendi isteği gibi biçimlendirmesi zorunluydu. İşte 2003 yılındaki işgale, bu değerlendirme ile bakmak gerekiyor.
Sayfa 139
437 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.