Evvelki gün Hayrullah Bey'e dedim ki:
- Doktorcuğum, artık büsbütün iyileştim. Onu ziyaret edebiliriz.
Evvela razı olmadı, daha hiç olmazsa on beş gün, bir hafta sabretmemi söyledi.
Fakat hastaların inatçılığına, titizliğine tahammül etmek mümkün olmuyor. İhtiyar arkadaşımı nihayet razı ettim. Bahçeden iki kucak çiçek, deniz kenarından birçok renkli taş ( küçüğüm bunları çiçeklerden ziyade severdi) topladık.
Munise, Akdeniz'e karşı bir tepeçiğin üstünde, kendi gibi incecik bir küçük servinin altında yatıyor. Saatlerce yanında oturduk. Hastalığımdan beri ilk defa olmak üzere doktorla onu konuştuk. Küçüğümün nasıl öldüğünü, nasıl gömüldüğünü bilmek istiyordum. Bütün ısrarlarıma rağmen Hayrullah Bey bana tafsilat vermedi. Yalnız bir şey öğrenebildim: Gömüldükten sonra imam, Munise'nin annesinin ismini sormuş, bunu, tabii kimse bilmiyor. Doktor benim, bu küçük kız için hemen hemen bir anne olduğumu hatırlamış, ismimi vermiş, Yavrumu "Munise bin Feride" diye toprağa teslim etmişler...